İzleyiciler

30 Eylül 2011 Cuma

Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Eşler Arasındaki İletişim

Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Eşler Arasındaki İletişim: Evlilikler,bilindiği gibi bir hayatı birlikte sürdürmek ve hayatın sorumluluklarını paylaşmak amacıyla kurulur. Aslında olayın güdüler k...

Kadın Dünyası * Erkek Dünyası * İletişim * motivasyon * Evlilik -- erkekçe, kadınca

Yargı nerededir

Yaşam hep bir paradoksal döngünün devamıdır. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkmış gerçeği hiç bir zaman anlaşılamamıştır. Doğru hangisidir. Yanlış hangisidir. Yargı nerededir?



Çoğumuz zamanımızın çoğunu belki de hiç farkında olmadan ve bazen de farkında olarak, kızgınlık ve öfke duygularıyla beslenmiş bir şekilde çevremizi, yaşamları ve en önemlisi insanları yargılıyoruz. Sahip olduklarımızdan şikâyet ediyoruz, deneyimlerimizi sorguluyoruz.
Yargıda bulunurken kendi gerçekliğimizin içinde, kendi değerlerimizi ölçek alıyoruz. Kendi yaşam planımızın bize sunduklarını hak olarak görürken başkalarına sunulmamış olan bu haklar için onları kınıyoruz ve böyle davranarak belki de haksızlık yapıyoruz.

Karanlık odada yaşamak

Karanlık Oda
Ne zamandır bu odada olduğunu tam olarak bilmiyordu. Seneler olmuştu belki. En son ailesinden birilerinin onu bu odaya iteklediğini hatırlıyordu. Yoksa öyle değil miydi? Onlardan kaçmak için kendisi mi buraya girmişti?



Arada bir kapının önüne gidip yumrukluyordu. Bağırıp çağırıyor, kaderine lanet okuyordu. “Hepsi sizin suçunuz” diye bas bas bağırıyordu. “Benim bu karanlık odada yaşama sebebim sizsiniz, her şey sizin yüzünüzden!”

Okuduk, düşündük, varsaydık, gördük, inandık, imgeledik, uydurduk, “biliyorum” dedik…

Benden neden bir şey saklanıyor diye düşünüyorum ve dökülen ilk cevaplarım; “Benim kötülüğüm içindir belki, belki de hayrımadır onu bilmemek, görmemek”…

Mantıklı değil mi? Hatta o kadar mantıklı ki uygun gitmeyen bir şeyler var. Ne olabilir?
Soruyorum ve buluyorum; Mantık.
Okuduk, düşündük, varsaydık, gördük, inandık, imgeledik, uydurduk, “biliyorum” dedik… Onca uygulamadan (prosesten) geçmişken, neden hala bir şeyler havada kalıyor?

Bilgi İçselleşmemişse Yoktur (3)

Bilgi İçselleşmemişse Bir Hiçtir (3)
Öğrendik, bildik, irdeledik, sorguladık... Aldığımız cevaplar, vermemiz gereken ya da bizden beklenen cevaplar mı; saf, dürüst cevaplarımız mı?

Hepimiz doğru- yanlışı öğreten elmayı yiyen Âdem’in soyundan geldik. Biliyoruz.
Sonra irdelemeye başladık. Biraz daha derin biliyoruz artık.
Ardından kendimizi sorgulamaya başladık; ya oyun halindeysek diye.
Geçen gün, yabancı bir dizinin bir sezon sonu bölümünü izledim, kabaca paylaşmak istiyorum:.
Başrol oyuncusu inleri, cinleri kovalayan bir çocuk (ilk ve son izlemem, aklımda kaldığı kadarıyla paylaşıyorum).
Bir cini yakalamaya niyetlendiği sırada kendisi yakalanıyor ve saldırıya uğruyor.
Gözünü açtığında ise evinde uyanıyor. Karşısında süper bir kadın, sevgilisi…

Ardından ne olduğunu anlamadan evden çıkıyor ve annesinin evine gidiyor, kapıda haliyle annesi. Sarılıyor sıkıca, sanıyorum ki güvenilir birisini bulmak duygulandırıyor.

Bilgi İçselleşmemişse Yoktur (2)

Bilgi İçselleşmemişse Bir Hiçtir (2)
“Çünkü onun geçindirmek zorunda olduğu bir aile derdi yok ve zamanını bunlara harcayabilir, ama benim ödemem gereken faturalarım var, gitmek zorunda olduğum bir işim, baskıcı bir patronum…”

Geçtiğimiz ay düşündük ki; birçok şeyi biliyoruz.
Pekala neden o bilgileri hala hayatımızda göremiyoruz?
Düşündük ki her hal; bilgiyi içselleştirmedik!

Bilgi İçselleşmemişse Yoktur

Farkındalık bir yoldur, mekânın olmadığı bir yol… İlerisi, berisinin olmadığı, başının sonunun görünmediği bir yol. Hepimiz yürüyoruz burada, hızlı ya da yavaş… Kat ettiğimiz mesafe, harcadığımız zamanla eş değer mi pekâlâ?

İndigo fenomeninin daha çok kitleye anlatımı, bilenlerin bilgisinin niteliğini derinleştirmek ve bilinçli veya bilinçsiz bir halde bu kavramdan ötürü yardım gereksiniminde olanlara ulaşmanın haricinde, zaman zaman bazı düşüncelerimi sizinle paylaşacağım.
Bu "tanışma" ve "tekrar selam" anımıza has yazım için aklımdan geçen de şu günlerde sıkça karşılaştığım konulardan bilginin içselleştirilmesi.

Mobbing Histolojisi - Mobbing karşısında ne yapabiliriz

Anatomik Mobbing Histolojisi
“Her talep, kendi arzını yaratır.” Bu klasikleşmiş iktisadî teoriye dayanırsak, mobbing de kendisini doğuruyor olabilir mi ve karşılığında ne yapabiliriz, şimdi biraz bunu sorgulayacağız.



İş dünyasının azılı düşmanı, kişisel gelişimcilerin taze aşkı mobbing konusuna, klişelerle bakmaktansa, farklı bir pencereden bakalım istiyorum.
İletişim, ezelden beridir en temel ihtiyaçlarımızdan birisi ve bunun için her medeniyet farklı bir yol izlememiş mi? Duman sallamışız, meşale yakmış, borazanlar öttürmüşüz…
Zamanla elektriğin taşıyıcılığından ve hızından faydalanıldı, değil mi? Teller önce telgraf yolladı, sonra telefonla sesimizi taşıdı.

Özgün Şiir Dünyası: Hayaller Suya Düştüğü an

Özgün Şiir Dünyası: Hayaller Suya Düştüğü an: Hayaller Suya Düştüğünde Kurtuluş… Kurtarılış an’ı; hayallerin suya düştüğü an. Sezginin, kalple buluştuğu, Teslim olunan ...

Kalmadı keşkelerim artık

Keşkeler Bitti Artık…
Kalmadı keşkelerim artık. Çıkardım hem kafamdan hem duygularımdan. Yeter dedim…Herkes hata yapabilir. Sanki, ensende bekliyor bu kelime. “Hata yapsa da, keşke dedirtsem” diye. Söz verdim kendime; artık kullanmayacağım bu kelimeyi. Eğlendirmeyeceğim kendimi bu kelimeye. Güldürmeyeceğim peşimden. Pişmanlıklarıma esir etmeyeceğim bu kelimeyi. Zavallı dedirtmeyeceğim kendime. Tövbeler olsun! Beni bunalıma sokan bu keşkelere.

“Acaba” diyerek başlamayacağım hiçbir şeye. Acabalar bırakıyor yerini çünkü keşkelere. Ne olursa olsun, “iyi ki” diyeceksin. Çünkü; O zaman üzülmeyeceksin. “Bu da olur! Yaşanacakmış demek ki” diyeceksin. İşte! Bunu dediğinde, daha rahat edeceksin.