İzleyiciler

2 Kasım 2011 Çarşamba

Değişkendir onlar, İklimler gibi, doğa gibi...

Değişkendir onlar. İklimler gibi, doğa gibi... İnsanlar ancak varsayımlarda bulunabilir onların atacakları adımlar için.

Bazıları hayatı mutlak pasif bir ruh haliyle yaşarlar. Mutlak pasif ruh hâli: hayatı an be an, sadece şimdiye odaklanarak ve kendini akışa bırakarak yaşamaktır. Böyle yaşayan insanların geçmişlerine baktığınızda yoğun mücadeleler ve acılar bulursunuz mutlaka.
O noktaya dikensiz gül bahçelerinde soluklanarak gelinmez zira. Geçtikleri yol, hiç de düz ve kolay değildir. Engebelidir. Hiç umulmadık anlarda aşılmaz dağlar, köprüsüz ve dipsiz uçurumlar çıkar karşılarına. Bazen ayakları takılır düşerler ama mutlaka silkinip kalkarlar ve yollarına devam ederler.
Hatasız kullardan değildirler. Çoğumuzun düşünmeye bile cesaret edemediği hatalar düşmüştür kısmetlerine ve bu hatalarının bedelini mutlaka ödeyeceklerini hep bilmişlerdir. Öderler de...
Ama onlar hatalarından ötürü pes etmeyenlerdendirler. Her türlü hatadan ders almayı bilirler. Dahası, eğer derslerini almamışlarsa aynı hatayı yine yapacaklarını ve bu sefer daha da büyük bir bedel ödeyeceklerini de bilirler.
Hatalarının onlara kazandırdığı en büyük deneyim ise insanın her türlü hâli olduğudur. Dolayısıyla onlar, diğer insan kardeşlerine karşı içsel bir anlayış ve hoşgörü geliştirmişlerdir. (Bu, hiç öfkelenmedikleri,

Bedenimiz Bizimle Sürekli Konuşuyor / Beden Bilgeliği

Bedenimiz bizimle sürekli konuşuyor. Onu dinlemeyi öğrenirsek kendimize çok büyük iyilik yapmış oluruz.









Bedeninizi dinlemek için ona zaman ayırın. O da bizim her düşüncemizi dinliyor, her duygumuzu hissediyor. Bizim düşüncelerimize, söylediklerimize ve duygularımıza uygun tepkiler veriyor. Beden duruşumuzu, omurgamızı, yüz kırışıklıklarımızı, hormonlarımızı bile düşünce ve duygularımıza uygun şekilde ayarlıyor.

Kurban olmak ya da seçim yapmak

Kurban olmak ya da seçim yapmak

Zihnimde yalnızca sınırlı, mahdut miktarda bir alan var. Bununla ne yapacağımı seçebilirim. Her nasılsa güzel anıların yok olduğu ve yalnızca acı dolu anıların kaldığı görülür. Bu gariptir, çünkü acı deneyimlemek istemem, ama gene de acı dolu anılara bağlı kalırım. Bu anılar hakkında tekrar tekrar düşünerek tekrarlanan bir acı yaratır ve kendime eziyet ederim. Zulmeden başka bir kimse değildir. Kendime zulmederek ve bu belirli durumun gitmesine izin vermeyerek kendimin kurbanı haline gelirim.

Olası Bir Öykü ( insanın kozmik bağlantıları )

Hava Soğuktu… Adam, Avladığı hayvanlardan edindiği postlara bürünmüş, mağarasının karanlığında bir köşeye
Büzülmüştü… Dişisi de hemen onun karşısındaydı. Soğuk havaya aldırmadan garip seslerle onu aşka davet ediyordu…
Birkaç dakika sonra ise aynı postun içindeydiler… Onlar, içgüdüleri sayesinde tanıştıkları bu zevki yaşarken, dışarıdan gelen ve de hiç alışık olmadıkları bir gürültü ile irkildiler, korktular da…

Ruhumuzu Yaşlandıran Düşüncelerimiz

 Ruhumuzu Yaşlandıran Düşüncelerimiz

*İşim başımdan aşkın. Bu iş bana zor geliyor.

*İşimi ve çalışmayı sevmiyorum.

*Kendime bakmama gerek yok.

*Bunu başarmam mümkün değil.

*Çirkinim. l Tipimle ilgilenen yok.

Bizi Genç Tutan Düşünceler

 Bizi Genç Tutan Düşünceler

*İşlerim düzeliyor ve iyiye gidiyor.

*İşimi ve çalışma ortamımı seviyorum.

*Kendime iyi bakmalıyım.

*Bunu da aşacağım. Bunu başaracağım.

Gökkuşağının Renkleri

Dünyanın Bütün Renkleri Bir Araya Toplanmışlar ve Hangi Rengin En Önemli En Özel Olduğunu Tartışmaya Başlamışlar:






Yeşil söze başlamış: Elbette ben en önemli rengim. Ben yaşamın ve umudun rengiyim! Çimenler, yapraklar, ağaçlar için seçilmişim. Yeryüzüne şöyle bir bakın, her taraf benim rengimle kaplı...

Ne iyilik ne kötülük sizi etkilemesin- - Neither good nor evil affect you

Ne iyilik ne kötülük sizi etkilemesin- Neither good nor evil affect you




yaù sarvatränabhisnehas
tat tat präpya çubhäçubham
näbhinandati na dveñöi
tasya prajïä pratiñöhitä
A.C. Bhaktivedanta Swami Prabhupada Tarafından Çeviri
Maddi dünyada kazanacağı her türlü iyilikten ya da her türlü kötülükten etkilenmeyen,buna ne şükreden ya da bunu hakir gören kişi sıkı bir şekilde mükemmel bilgide sabitleşmiştir.
A.C. Bhaktivedanta Swami Prabhupada’nın Açıklaması
Maddi dünyada daima iyi ya da kötü olabilecek bir karışıklık vardır. Bunun gibi maddi karışıklıklarla altüst olmayan, iyilik ya da kötülükten etkilenmeyen kişinin Krişna bilincinde sabitleştiği anlaşılır. Kişi maddi dünyada olduğu sürece daima iyilik ya da kötülük olasılığı vardır çümkü bu dünya ikilik doludur. Lakin Krişna bilincinde sağlamlaşan kişi iyilik ya da kötülükten etkilenmez çünkü o sadece tümüyle- mutlak iyilik olan Krişna ile ilgilenir. Krişna’ya olan böyle bir bilinç kişiyi teknik olarak samadhi denilen mükemmel bir aşkın konuma yerleştirir.




yaù sarvatränabhisnehas
tat tat präpya çubhäçubham
näbhinandati na dveñöi
tasya prajïä pratiñöhitä
Translation by A.C. Bhaktivedanta Swami Prabhupada
In the material world, one who is unaffected by whatever good or evil he may obtain, neither praising it nor despising it, is firmly fixed in perfect knowledge.
Purport by A.C Bhaktivedanta Swami Prabhupada
There is always some upheaval in the material world which may be good or evil. One who is not agitated by such material upheavals, who is unaffected by good and evil, is to be understood to be fixed in Krsna consciousness. As long as one is in the material world there is always the possibility of good and evil because this world is full of duality. But one who is fixed in Krsna consciousness is not affected by good and evil, because he is simply concerned with Krsna, who is all-good absolute. Such consciousness in Krishna situates one in a perfect transcendental position called, technically, samadhi.

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

Geçmişi Geride Bırakmak, Geleceği Güçlendirir

İleriye doğru ilerlemek ve insan varlıklar olarak tekamül etmek için korkularımızı çağırmalı, onların sırrını çözmeli ve salıvermeliyiz. Bu, yükseliş sürecinin büyük bir parçasıdır. Bu çok büyük dönüşüm günlerinde çok hızlandık, deneyimin insan spektrumundaki her korku, yüzleşmemiz için içimizin derinliklerinden ortaya çıkıyor.

Alışkanlıklarınız Vazgeçemediğiniz Sevgileriniz Gibidir

Yalnızlıklara ilaç olsun diye güzel mekanlar yaratırız. Bir mum ışığı , güzel bir müzik. Belki yalnızca bir güzel çiçek. Yalnızlık bastırmadan edinilmiş pek çok eşyamız. Nasıl olsa varlar diye mutlu olunan hatıraların parçaları. Onlar ile zaman zaman konuşulur. Bir baba, bir anne , bir sevgili hatırlanır bir biblo da. Yaşamımızın en kıymetli köşesinde ışıldar biz ondan vazgeçene kadar. Bu yüzden hiç taşınılmayan, hiç terk edilmeyen odalar vardır. Kokusu çıkmasın diye sevdiğinin, hiç yıkanmamış battaniyeler vardır. Sonra ipin ucu kaçıverir. Hayatın zorlu yarışına kolay katlanabilmek için saklamaya başlarız her şeyi.

Korkular büyüdükçe daha çok şey satın alırız. Daha çok şeyin sahibi olarak hatıralara gömülürüz. En kalın yorganlar en soğuk günler için, en yumuşak yataklar, en yorucu günler için alınır. Sıcak günler için en iyi soğutan buzdolapları, sağlık için alınmış taze sebzeleri saklayan en iyi kaplar, gözlerin geç bozulması için özenle alınmış aydınlatma elemanları, en kalın çoraplar , telaşlarımız için en güzel kokmak için harika kokular…..

Yarın mutlaka gelecek diye sürekli aldıklarımız, biriktirdiklerimiz, hiç kullanmasak da sakladıklarımız. Bomboş bir odada başlayan serüveniniz yıllar içinde birikmiş eşyalar ile yaşamaya döner. Eller pencerelere uzanır. Sıkıntılar dağılsın, temiz hava alınsın diye , rüzgar içeri çağrılır. Bir soğuk hava dolaşır odada. Kış günü serinleyen eşyalar pencereler yeniden kapandığında daha bir yakın ve daha bir sizin görünür. Evinizdesiniz ve sizin olanlarlasınızdır. Geçen gün bir arkadaşım, ‘Feng Shui için temizlik yapmak gerekli demiştin, hatıraları olan bunca eşyayı nasıl terk edeceğim ?‘ dedi.

Anıların eskittiği , sizin ile gönül bağı olan eşyalarınızı öylece çöpe atmak zorunda değilsiniz. Atılması gerekenler, geleceğinizi şekillendirirken önünüze çıkacak olanlardır. Hatıralarınız ile yaşarken , ruhunuz daha özgür ise, tutun onları. Hayat kaynağınız, bağlarınız onlardan geçiyorsa bırakmayın. Ama onlara hak ettikleri yerleri de vermelisiniz. Onlara bir hatıralar köşesi hazırlamalısınız. Pek çok eskinin içinde, öylece uzun zamandır duruyorlarsa, geleceğinizi engelleyen geçmişiniz ile yüzleşmelisiniz artık. Onları yeteri kadar hatırlanacak köşelerine yerleştirmelisiniz.

Eşyalar ile olan ilişkimiz her zaman , endişelerimiz ile umutlarımızın karışımı bir zamanda şekillenmeye başlar. Hayatımızın genç yaşlarında edindiğimiz eşyalar, orta yaştakileri bir türlü anlamaz. Yaşlılığımızda ısrarla atılmayan bir bardak, torunun dağınık odasını bir türlü anlamayacaktır. Haklıdır da. Koca bir ömür kolayca geçmiştir. Ve hiç bitmeyecek gibi yaşayana yabancı kalmıştır. Geçmişiniz ile şimdinin ve geleceğin her birini yaşanmaya değer gösteren bir yaşam planı yapmalısınız. Ne onlarca sayıda birikmiş eşya, bir koca gün yada haftayı temizliklerine ayıracak kadar saklanmalı, ne de hayat nasıl olsa geçip gidecek diye hiç beklemeden çöpe atılmalı.! Her ikisi de şimdinin güzelliğini karalar. Her şeyi yeteri kadar bekletmeli, yeteri kadar saklamalısınız.

Unutmayınız,