İzleyiciler

sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ocak 2015 Salı

Tek çaremdin!..




Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

30 Ekim 2014 Perşembe

Oluyor işte...


Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

30 Eylül 2013 Pazartesi

Bir gün öyle bir giderim ki..

 ''Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
Ama evet ! yeri gelir susarım.
Canımı çok yakan şeyler olur ama yinede susarım, tükenirim.
Buna izin de veririm aslında..
Salaklığımdan mı? Hayır!
Ben kimseye ''GİT'' de demem, diyemem.
O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.
Ona o kadar şeye rağmen,o kadar değer veririm ki, hergün yaptıklarına utansın diye.
Ama bir gün öyle bir giderim ki; Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!''





Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

12 Aralık 2011 Pazartesi

Beklemek... (Aşk, Sevgi, Hikayeleri)

 
Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı... Tribünsüz, minik bir salon.... Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece. O kadar yakındılar... delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda... Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler... Kız gülümsedi. Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda... Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.... Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü. Kızda gidiş gelişleri fark etmişti galiba. Bir defa daha gülümsedi. Manidar... �anladım� der gibi bir gülümseyişti bu.


Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım dünyalar şirini kızı görmek için... Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu. Dahası... Ankara kolejinin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, on

Sevgi için Randevu (Hikayeler

Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı:
"Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?"
"Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum."
Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu.
Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu olduğunda.
Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi?
Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti.
"Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak.
Annesi manalı manalı baktı.
"Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten."
Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır
"Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
"Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor."
"Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum."
Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle yorgun yorgunken...
"Anneciğim sen yorulma diye..."
"Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz."
"Hani siz yoruluyorsunuz ya..."
"Eeee...."
"Ben de oynamaktan yoruluyorum."
"Ne yapayım?"
"Bilmem..."
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.
"Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı.
Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki elini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı.
"Bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı.
Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.
Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını farketti birden.
Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.



Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına
" İşin bitince beni sever misin anne?" dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.

Eğer bir çocuk aile içinde sevgi ve arkadaşlık görmüşse,
BU DÜNYADA MUTLU OLMAYI ÖĞRENİR.

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

2 Kasım 2011 Çarşamba

Ruhun Sevmesi

Ruhun ne sevilmeye ne de sevmeye ihtiyacı vardır. O sadece sever ve sevgisini sunmak ister...





İnsanın en derin ve en gerçek özlemi sevgi arayışıdır, derler.
Doğrudur... Ama dikkatli olmak lazım. Çünkü insanların çoğu ne yazık ki sevgi arayışı sandıkları şeyin tek boyutlu olduğunu ve asıl derdinin sevilmek olduğunun farkında bile değiller.
Ego sevilmek, çok ve hep sevilmek ister. Koşulsuz sevgiyi de sadece kendisi için ister.
Egonun ihtiyacı sevilmek, ruhun ihtiyacı ise sevgiyi ifade etmektir.
Ruhun ne sevilmeye ne de sevmeye ihtiyacı vardır. O sadece sever ve sevgisini sunmak ister.
Sevilmenin peşinde olan egodur sadece.
Ego, her ne kadar dilinden sevgiyi eksik etmese de çok sever görünse de hiç bilmez sevgiyi… Onun sevgiyi bilmesi için kendisini yok etmesi gerekir. Bunun içindir ki her şeyi kuşatan saf sevginin yerine, sevmek ve sevilmek diye aslında olmayan bir ikilik yaratır ve bu ikiliden sadece sevilmenin peşine düşer.

25 Ekim 2011 Salı

Acinin Rengi hep Aynıdır : Siyah



Susunca tarih, gök uzaklaştıkça tepemden, gönül unutunca erdemi, sesler içime düşünce, Mecnun’ lar ölünce anladım susmanın kıymetini.
Bir mazi, bir mavi kadar yitirince sus dedim kendime.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir Sevgi Eylemiyle Harcanmamış Bir Gün

Bir Sevgi Eylemiyle Harcanmamış Bir Gün Kaybedilmiş Bir Gündür

Sevmek için o kadar fırsatımız olmasına karşın dünyada o kadar az sevgi vardır ki. İnsanlar yalnız ağlamakta, yalnız ölmekteler. Çocuklara kötü muamele edilmekte, yaşlılar son günlerini sevecenlik ve sevgiden uzak geçirmektedirler. Sevgi gösterisine bu kadar çok ihtiyaç olan bir dünyada, yaşamımızdaki insanlara sadece sıcak bir kucaklama ya da uzatılan bir elden daha karmaşık olmayan bir hareketle yardım edecek büyük bir gücümüz olduğunu anlamak çok önemlidir. Avila'lı Teresa şöyle yalvarmaktadır: "Pek çok sevgi eylemine alıştırın kendinizi, çünkü bunlar ruhu tutuşturur ve eritir."

Dünyayı daha iyi, daha sevgi dolu bir yer yapmak için neler yaptığımızı düşünmek için en uygun zaman günün sonudur. Geceler boyunca aklımıza hiçbir şey gelmiyorsa, dünyayı daha iyiye doğru nasıl değiştirebileceğimizi düşünmek için de uygun bir zamandır bu. Öyle çok büyük boyutlu şeyler yapmamıza da gerek yoktur; var olan basit şeyler üzerinde bir şeyler yapmak da yeterlidir: Etmediğimiz bir telefon, yazmayı ertelediğimiz o not, takdir etmediğimiz o iyilik. İş sevgiyi vermeye gelince fırsatlar sonsuzdur ve bunu hepimiz yapabiliriz.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Tüm insanlık, kendi sevgi öykülerimizi yazıp, oynayabiliriz

Neden sevilmek isteriz?


Severiz… Nedenleri vardır belki ama biz düşünmeden, içimizden gelen bir istekle severiz. Kalp seçmiştir ve sevgili karşımızdadır. Çeşitli sevgi deneyimleriyle, kendimize aslında sevmeyi öğretiriz. Onda, bizi tamamlayan yansımalar gördüğümüz için, bütünlendiğimiz için, bir yanımızla örtüştüğü için oluşmuş olabilir mi aramızdaki sevgi?