İzleyiciler

11 Eylül 2013 Çarşamba

HUZURLU OLMAK İÇİN 100 ÖNERİ




01. Ufak şeyleri dert etmeyin.
02. Kusursuz olamayacağınızı kabullenin.
03. Rahat ve ılımlı insanların çok başarılı olamayacakları düşüncesini bir yana bırakın.
04. Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüme etkisini göz önüne alın.

25 Ağustos 2013 Pazar

“Geçmişi düşünmeden, anı değerlendiren, geleceği de kazanır.”



Kafamızın sağlam olması büyük ölçüde, içinde bulunduğumuz anı ne kadar yaşayabildiğimize bağlıdır.
Bir gün veya bir yıl önce neler olduğu, ya da, ertesi gün neler olabileceğinin önemi yoktur. Sizin var olduğunuz yer, içinde bulunduğunuz andır. Bu her zaman böyledir.

24 Ağustos 2013 Cumartesi

HAYATIMIZDAN ŞİKAYET EDER DURURUZ…




Ama şikayet ettiğimiz hayat bizim yaratmış olduğumuz hayattır..
Bilerek veya bilmeyerek yapmış olduğumuz seçimler ile şu anki hayatımızı yaşıyoruz..

Yaşamış olduğunuz hayattan şikayet mi ediyorsunuz?


Tek yapmanız gereken kendimizi iyileştirmek.. Kendinizi sevmek ve kendi değerinize sahip çıkmak..

6 Ağustos 2013 Salı

Yalnızlığım..


Seviyorum yalnızlığımı, yüzlerce insanın veremediği huzuru sağladığı için müteşekkirim ona… 
Kimse kızamıyor yalnızken bana, Ağlatan da yok şu sıralarda, Bazen hüzünleniyor, kendi kendime ağlıyorum ama Olsun, yalnızlıktandır deyip gülüp geçiyorum ona da..
 Halit ÖZKAN

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

BÜTÜNÜ GÖRÜN





Herkes biliyor dünyayı sunlar bunlar yönetiyor vs vs duyulması gerekti duyurdular ve oluşum değişti hiçbir zaman unutulmasin ki, herkesin bildiği kesinlikle değişikliğe uğramıştır ve bildiğiniz şey çok önceden değişmiştir. .. Dünya Savaşı yerine ic Savaşla ülkelerdeki insan sayısı azaltılmış ve siyasi görünümleri halk a birakiyoruz diye bütün halklarin ilk etapta istediklerini yapmislardir. Çünkü bu değişimin amaci bütün herkesin bildiği ulmati ve mason örgütü toplam elli yüz değildir toplam 12 kisiden oluşur 7 si yahudi 5 Hristiyan dir. Bunlar kendi oluşumlarinda DÜNYA HAKIMIYETINI kaybetmiştir. Bu yeni oluşumda dünyayi ilk önce DEMOKRASI adi altinda halklari eski ULTIMATI örgütünün kurduğu hükümetleri temizlemek için ortaya surulmustur. DÜNYA UYANMALI DÜNYA UYANSIN DİYE boşuna ugrasmayin BU DURUM OLACAKTIR VE BUNU KİMSE ENGELLEYEMEZ. Sadece ülke olarak bu durumdan EN AZ ZARARLA CIKARSAK O KADAR İYİ. .. BU YÜZDEN IC SAVASA YÖNELİK BÜTÜN ADIMLAR BİZİ GERIYE GÖTÜRÜR. DIGER MÜSLÜMAN ULKELER BIZDEN DAHA İYİ DEGILLER. EĞER KI TEPKI VE KARŞI CIKACAKSANIZ AYAKLANIN HAK ARAYIN KABUL ETTIRIN AMA BOLUCU OLMASIN... HEPIMIZ SAG DUYULU VE ULKE MENFAATLERINI DUSUNMEK ZORUNDAYIZ... HEPINIZ SAGLICAKLA KALIN...
Engizek Kartalı

5 Ağustos 2013 Pazartesi

UNUTKANLIK HERKESİN EN BÜYÜK DÜŞMANLARINDAN BİRİ.


Unutkanlık sorunu, yaslanan insanin en önemli korkularındandır. Özellikle 50'li yaslar sonrasında ufak tefek unutkanlıklar ile ciddi bellek sorunları birbirine karıştırılır.
Orta yaslıların nerdeyse yarısı kendilerinde bir bellek kaybı sor ununun başladığını zanneder. Hemen belirtelim! Bunların çoğu küçük ve hoş unutkanlıklardır. Hayati tatlandıran ve keyif katanlar biraz da bu nükteli olaylardır!

SAHİP OLDUĞUNUZ HER ŞEY İÇİN ŞÜKREDİN

 

Siz büyük resmi görmeye başladıkça, müthiş yaratıcıya daha hayran olursunuz. Evrenin müthiş uyumu gözlerinizi kamaştırır...

Olan her şey en mükemmel haliyle olmakta,
Olan her zaman evrenin ve bütünün hayrına olmakta.


Bugün sizlerle sık sık duyduğumuz bazı kavramları (tekamül, hayatın amacı, evrenin ve bütünün hayrına, yüksek irade, yüksek benlik…) inceleyelim, üzerinde oluşturduğunuz bilgilere yenilerini ekleyelim istiyorum.

İRANLI BİR VATANDASIN TÜRKİYE İZLENİMLERİ TÜYLER ÜRPERTİCİ GERCEK !




BU YAZIYI OKUDUGUMDA URKTUM VE KORKTUM;ACABA BAZI GERCEKLERI GOREMIYOR MUYUZ?!
DUSUNDURUCU VE DE UZUCU..

       

**MOHSEN YAZD'IN MEKTUBU**!
 
 
*''Sevgili Türkiye'deki dostlarım ve kardeşlerim,
Devrim sırasında devrim muhafızları tarafından önce tecavüz edilip,  daha sonra da ipe gönderilen çok sevgili kız kardeşim Mehtab’ın anısına...*
 
*Bu mektubu sizlere yazmamdaki neden, bizim 30 sene kadar önce yaşadığımız o talihsiz ve karanlık günün Türkiye için de yaklaşıyor olduğunu görmem ve bundan daha derin olarak kalbimde hissetmem oldu. *
 
*Türban yasasının mecliste onaylandığı tarihin; İran İslam devriminin olduğu güne denk gelmesi, kalbimde bunun ilahi bir güçten gelen uyarı fişeği olduğu hislerini uyandırdı ve bu mektubu kaleme almaya karar verdim. *
 
*Biliyorum, hepiniz kalbinizde karanlığın otoritesini hissettiniz. *
 
*Karanlık otorite, gelmeden hissettirdi yaklaştığını.
İran İslam devriminden 1 hafta kadar önce Türkiye'ye geçen, uzun bir süre burada yaşayan ve daha sonra Kanada'ya iltica eden, halen bu ülkede felsefe öğretmenliği yapan bir İranlıyım. *
 
*Atatürk'ün aydınlık Türkiye’sini çok seviyorum ve yüreğim kan ağlayarak, İran'da 'O gün' gelmeden önceki olayların sanki bir tekrarını sinemada izliyor gibi Türkiye'de görüyorum.*
 
*Yobaz karanlığında hunharca katledilen kız kardeşim anısına sizlere yalvarıyorum ki, sakın olmaz demeyin! Sakın Türk Ordusu olduğu sürece olamaz demeyin, çünkü aşağıda anlatacağım gibi o gün geldiğinde tüm orduların eli kolu bağlanabilir. *
 
**
 
*Bizim ailemiz; İran'da laik, sol görüşlü ve aydın bir aile idi. *
*Devrimden 1 ay önce, bize bile söyleselerdi; 1 ay sonra durum bu olacak diye, biz bile güler geçerdik, 'delimisin?' diye sorardık belki de. *
*Belki de derdik ki; 'Şah'ın bu güçlü ordusunu nasıl yenecekler de Şeriat karanlığını getirecekler?'*
*Sizlere önce İran İslam Devriminin nasıl geliştiğini kısaca anlatmak istiyorum, çünkü Türkiye'deki gelişmelerle çok büyük benzerlikler mevcut.*
 
*İRAN İSLAM DEVRİMİ'Nİ BAŞARIYA GÖTÜREN AYAKLAR*

1-    BÜYÜK KESİMİ FAKİRLEŞEN HALK DİNCİLERİN PENÇESİNE DÜŞTÜ.

Bu halk; yiyecek, giyecek gibi ufak yardımlarla onların safına çekildi.
*Beyinleri yıkandı ve fakirliklerinin temelinde kirli ve dinsiz rejim olduğu benliklerine yazıldı. *
*Açlıkla boğuşan halk bu cehaletin pençesine kolaylıkla düştü ve rejime düşmanlaştı.

(ÇOK FAKİRLEŞEN TÜRK HALKINA DA AYNI ŞEYLER YAPILIYOR)*
 
*2- HEP DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK DENDİ. *

*Humeyni devrimi yapana kadar, hep demokrasi ve özgürlük vaat etti. *
*Bu şekilde, birçok sol görüşlü insanları da kendi saflarına çekti. Bu insanlar, devrim akabinde ipe giden ilk insanlar oldu.

(TÜRKİYE'DE,  HEP DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK DİYORLAR)*
 
*3- EMİR KOMUTA ZİNCİRİNDE YAPILANMIŞ OLAN DİN ADAMLARI, HALKI KONTROL ALTINA ALDI.

(BAŞI; ABD'DE YAŞAYAN MALUM TARİKAT'IN YAPILANMA BİÇİMI OLAN 'ABİ' YAPILANMASI, BU EMİR KOMUTA ŞEKLİDİR VE DEVRİMİN EN ÖNEMLİ AYAKLARINDAN BİRİSİ; BU EMİR KOMUTA YAPILANMASIDIR.  *
*BU EMİR KOMUTA YAPILANMASI, DEVRİMİN HALK ORDUSUDUR VE DEVRİM SIRASINDA BU EMİR KOMUTA ÇOK KISA ZAMANDA ÇOK BÜYÜK KİTLELERE EGEMEN OLUR.)*
 
*4- KARGAŞA VE KAOS ORTAMINDA,  ASKERİ KIŞLALAR basıldı. ELLERİNDE KUR'AN ile kışlalar ele geçirildi.

(BU AYAĞA ÇOK DİKKAT EDELİM, ÇÜNKİ DEVRİM SIRASINDA
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'Nİ ELE GEÇİRMENİN EN ANAHTAR AYAĞI BUDUR.)  *
 
*Türk Silahlı Kuvvetleri, bildiğim kadarıyla 600-800 bin kişiden oluşan bir kuvvettir. *
*Yalnız unutulmaması gereken gerçek, bu ordunun ancak binde bir'lik bir bölümü rejimin muhafızıdır. *
*Yani; Harp Okulları'nda eğitim görmüş Subaylar, ancak bu kadardır. Geri kalan yüzde 99.99 er,  rejim muhafızı değildir. *
*Onlar emirlere göre hareket eden,  vücut parçalarıdır. Beyin olan ise, az sayıdaki subaylardır.  *
 
*İran Devrimi'nde; kargaşa ve kaos ortamında kışlaları basan yobazların, ellerinde Kur'an'la, erleri geçerek direnen subay ve komutanları katlettiler. *
 
**
 
*Burada kilit nokta; ellerinde Kur'an ile harekete geçen büyük halk kitlelerine karşı, erlerin silah kullanmakta zorlanacağı gerçeğidir.  *
 
**
 
*Zaten kullansalar bile; cahil ve beyni yıkanmış halk, öyle bir kudretle kışlalara saldırmıştır ki sonunda kışlalar teslim alınmıştır. *
 
**
*O askerin açtığı ateş sonucu, halktan çok ölen olmuştur ama sonuçta bir noktada erler silah bırakmak durumunda kalmışlardır. *
*Erin kendi başına alacağı savaş inisiyatifi, düşmana karşıdır. *
*Ama büyük kitleler halinde ve ellerinde Kur'an'larla üzerine gelen kendi halkına karşı bu kararlılığı göstermesi mümkün olamaz.  *
*Yani; er buna bir noktadan sonra direnmez, ya da direnemez.  *
*Çünkü o er karşısındakinin karanlık bir devrim yapacak olan insanlar olduğunu bilecek bilinçte de değildir, kaybedeceği aydınlığın ne olduğunu da.*
*Bunu bilecek olan,  sadece Subaylardır. *
*Ve kanlarının son damlasına kadar savaşacak olanlar da bu konuda aydınlanmış Türk Subayları'dır.  *
*Ama yukarda bahsettiğim üzere, onlar ordunun sadece ve sadece en fazla binde birini teşkil ederler. *
*Yani; Devrim’in asil savunucusu Türk Ordusu'nun tümü değildir, sadece Subay kademesidir ve erlerin durduğu ve etkisizleştirildiği noktada, o Subay kademesinin yok edilmesi kolay olacaktır. *
 
**
 
*İran'da, Ordu bu şekilde etkisiz hale getirilmiştir. 'Er;  düşman işgali durumunda durmaz ve etkisizleştirilemez, sonuna kadar da savaşır, ama büyük bir kudretle gelen kendi halkı karşısında durabilir.'*
*Şu aşamada; aldıkları bu büyük ivme ve arkalarındaki çok büyük güçlerle, onları normal yollardan durdurmak çok zor olacaktır. *
*Ve bunların durdurulmadan hareket edeceği her gün, ivme ve güçlerini artıracak ve işi zorlaştıracaktır. *
 
**
*Silahlı kuvvetler, ne kadar erken hareket ederse o kadar iyi olur. *
*Sonra geç olabilir.  *
*Silahlı Kuvvetlerin; şu veya bu nedenle eli kolu bağlı ise ki öyle görünüyor, bu durumda; Silahlı Kuvvetler 'O GÜN'  geldiğinde, kışlarını nasıl muhafaza edeceğinin planını çok iyi yapmalıdır. *
*Çünkü kilit bu noktadır.*
*Silahlı Kuvvetler etkisiz hale getirilemediği müddetçe, devrim başarıya ulaşamaz. *
*Bu nedenle; her askeri kışlaya normal erlerin haricinde, kışlaları kanının son damlasına kadar savunacak 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ' oluşturulmalı ve bunların böyle büyük bir halk hareketine karşı; erlerden önce devreye girip, erler şaşkınlıklarını üzerlerinden atana kadar çatışmaya girmeleri sağlanmalı ve burada kazanılacak vakitle gerideki Subaylar,  erlerin dağılmasının önüne geçmelidir. *
*Yani ordunun esas gücü ve gövdesi olan erlerin kontrolü, kesinlikle kaybedilmemelidir.*
*İran Ordusu'nun böyle bir hazırlığı olmadığı için gafil avlandı.*
*Oluşturulacak olan 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ' yobazlarla çatışırken, erler de üzerlerindeki şaşkınlığı atacaklar ve subayların organizasyonu ile çatışmalara destek vereceklerdir.  *
*Oluşturulacak 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ'; çok özel eğitilmeli ve de Atatürk'ü ve Devrimleri’ni canı pahasına savunacak şekilde inanmış olmalıdırlar. Aksi halde, başarısızlık kaçınılmazdır. *
 
**
 
*Çünkü en son Lübnan'da gördüğümüz üzere davasına inanmış bir kaç yüz Hizbullah Militanı, dünyanın en iyi ordularından birisi olan İsrail ordusunu, ağır zayiatlarla yenilgiye uğrattı..*
*Sevgili dostlar ve kardeşler; *
*Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım, çünkü aydınlığı savunmak durumunda olan sizler,  İran'ın geçtiği bu karanlık tüneli anlamak durumundasınız.*
*İran'ın bu acı tecrübesi, sizlerin uyanık olması için bir şans olur umarım.*
*Aşağıdaki birinci linkte, İran'ın devrimin hemen öncesi görüntüleri ile hemen sonrası görüntülerini bulacaksınız. Orada göreceğiniz üzere, İran Devrim öncesi, belki şu anki Türkiye'den bile daha modern. *
*Yani olmaz, olmaz demeyin. *
*İkinci linkte ise, Devrim lideri Humeyni'ye kadınların şiir okuması. *
*O linki vermemin nedeni ise; o koltukta bir gün, bugün ABD'de ikamet eden malum cemaatin başı olan şahsın oturabileceği ihtimalidir. *
 
**
 
*Acı, ama sanki tarih tekerrür ediyor.
Benim çok sevgili kız kardeşim Mehtab anısına yapabileceğim bu kadar. Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım. *
*Ama sizin geride kalan,  aydınlık yarınlar bekleyen kızlarınız, kardeşleriniz,  çocuklarınız ve Mehtab'larınız için yapabileceğiniz çok şeyler var; karanlık 'O Gün' çökmeden önce Atatürk Türkiye'sine...  *
 
**
 
*Yapabileceğiniz ilk şey; bu mektubu bildiğiniz,  tanıdığınız insanlara ulaştırarak daha fazla insanı uyandırmak olabilir. *
 
**
 
*O acı; çok büyük acı sevgili kardeşler, anlatmak istemiyorum içinizi karartmamak için, ama sevgili kardeşim Mehtab keşke bu dünyaya gelmemiş olsa idi de 'O gün' o acı sonu yaşamamış olsa idi; o karanlık ve pis yobaz şehvetinin pençesinde.

Allah; sizleri ve Atatürk Türkiyesi’ni korusun, o yobaz karanlığının sevgili kardeşim Mehtab’a gösterdiği acı sondan. *
*Anlatamıyorum; onu yobazların nasıl katlettiğini, elim varmıyor yazmaya, dilim gitmiyor anlatmaya...
 
Mohsen Yazd

4 Ağustos 2013 Pazar

HAYAT DEDIKLERI



Kararlar kararlar hayatimizdaki kararlari neye gore veririz... Yasanmisliklar mi yasanmamisliklar mı yoksa yasanacaklardan nedenlerden sebeplerden sonuçlardan gelen korkularimizdan mi korkularin size verdiği güçsüzlükten mi sunu iyi bilmek gerek; Yaptığımız her seçimin bedelini ödemez miyiz tüm hayatımız boyunca.. Yada meyvelerini toplamaz mıyız eğer seçimlerimiz gerçekten doğruysa.. Siz karar verirsiniz, ama şartlar öyle bir hale getirir ki, Yaptığınız seçimler iter, uzaklaştırır, dışlar sizi,  Tıpkı beklediğiniz bir otobüsün geldiğinde tıka basa dolu olması gibi.. Binmeye çalışırsınız, gideceğiniz yere gitmek için.  Ya çok doludur durmaz.  Ya da durur açar kapılarını ama…  Siz binemezsiniz… Almanız gereken karar o otobüstür, almak zorunda olduğunuz belki de..  Ama gelmiş, durmuş ve kapılarını açmış..  Oysa sizi almadan devam etmiştir yoluna.. Belediye otobüs duraklarında gelen otobüslerin sonu yok, hatta başka bir çok ALTERNATİFİNİZ var sonuçta..  Oradan koşun gidin metro’ya.. Olmadı mı?  Bir taksi çevirir gidersiniz yolunuza,… Peki hayat böyle mi ya?..  Bu kadar mı basit örnekleyebiliriz yakalanan, ya da kaçırılan, yapılan, ya da yapılması gereken HAYAT TERCİHLERİNİ.. Et tırnaktan ayrılmaz derler doğrudur..  Ama siz inanmayın ne işkenceler gördüm ben.. İNSANLARIN TIRNAKLARINI SÖKERLER. Ne olursa olsun, şunu anladım. İnsan verdiği karardan dönmemeli, ödemesi gereken bir bedel varsa ödemeli.. Lakin verdiği kararla gurur duyup, onurla o kararın ardından yürümeli..Hayat o kadar karmaşık ki ve biz insanlar bunu biraz daha karıştırmak için elimizden ne gelirse yapıyoruz…En dolu mutluluklarımızın yanına bir tutam keder, bir parça acı eklemeden günü bitirmeyi hiç bilmiyoruz…Gün ışığı pırıl pırıl alnımıza parlarken, ne yapıp edip, kendimizi en derin, en karanlık mezarlara atıyoruz..Gözüm takılıyor caminin önündeki güvercinlere, her kanat çırpmaları bir amaç için, bir savaş uğruna.. Sokakta dolaşan ve herkesten tekme yemiş köpek….Bir parça ekmeğin derdinde….Denizin altında ağlardan kaçan balık, kendinden küçükleri arıyor sinsice…Uzatmaya gerek yok..Güneş doğar ve batar, mevsimler biz olsak ta, olmasakta hep olacaklar..Diyesim o ki,Boşverin kavgaları dostlar… Bir kuru ekmek, bir baş soğan, iki üç zeytin tanesi ve bolca huzur…Abartmaya gerek yok yani…
H.ÖZKAN