Soru Cevap

10 Kasım 2025 Pazartesi

İçimde bir çocuk ağlıyor




Dün gece yine uyuyamadım.
Saat 04:21…
Dışarıda sokak lambası titriyor,
içimde bir çocuk ağlıyor.
O çocuk benim.
1989 doğumlu,
dizleri yamalı,
gözleri koca bir yaz gecesi kadar.
Şimdi kendi çocuğumun odasına bakıyorum.
Yatağında kıvrılmış,
elinde telefon,
parmakları hâlâ kaydırıyor rüyada.
Yüzü mavi.
Gerçekten mavi.
Işığın rengi tenine yapışmış,
sanki bir ay parçası düşmüş üstüne.
Bir zamanlar ben de böyle uyurdum ama
yastığımda annemin kokusu olurdu,
rüyamda mahallenin köpeği Çomar koşardı peşimden.
Şimdi oğlumun rüyasında kim var bilmiyorum.
Bir influencer mı?
Bir oyun karakteri mi?
Yoksa hiç kimse mi?
Dün doktora gittik.
“Hiperaktivite” dediler.
“Dikkat eksikliği” dediler.
Reçeteye bir ilaç yazdılar.
Ben reçeteyi alırken gözlerim doldu.
Çünkü biliyorum:
Eksik olan dikkat değil,
biziz.
Akşam sofraya oturduk.
Üç kişi, üç telefon.
Çatal bıçak sesi yok.
Çorba soğudu.
Kimse “elinize sağlık” demedi.
Çünkü kimse kimsenin elini tutmuyordu.
Bir zamanlar babam eve geldiğinde
ayakkabılarını çıkarır,
“oğlum” derdi sadece.
O iki hece bütün dünyayı doldururdu.
Şimdi oğlumun kulağında kulaklık,
ben “oğlum” diyorum,
ama sesim duvarlara çarpıp geri dönüyor.
Dün sokakta bir çocuk gördüm.
Tek başına top oynuyor.
Koştu, düştü, kalktı, güldü.
Kimse çekmedi videosunu.
Kimse beğenmedi.
Ama o çocuk…
o çocuk mutluydu.
Gerçekten mutluydu.
Gözlerim yaşardı.
Koşup sarılmak istedim ona.
“Dur,” demek istedim,
“büyüme.
Sakın büyüme.
Bu dünyayı bize bırakma.”
Eve geldim.
Oğlumun telefonunu elinden aldım yavaşça.
Kapatmadım,
sadece masaya koydum.
Sonra diz çöktüm yanına,
gözlerimin içine bakmasını bekledim.
Bakmadı önce.
Sonra…
o minicik elleri uzandı,
boynuma sarıldı.
Titriyordu.
Ben de titriyordum.
İkimiz de ağlıyorduk.
Sessizce.
O an anladım:
Çocukluğumuzu geri alamayız belki.
Ama onlarınkini hâlâ kurtarabiliriz.

Bir telefon kapatmakla başlar her şey.
Bir “hadi dışarı çıkalım” demekle.
Bir “seni gördüm” demekle.
Göz göze.

Çünkü çocukluk
bir ekran değil,
bir kucaktır.
Ve o kucak hâlâ sıcak.
Sadece uzanmak lazım.
Şimdi saat 04:21…
Telefonu bıraktım.
Oğlumun odasına gidiyorum.
Sarılacağım ona.
Sıkı sıkı.
Kokusunu içime çekeceğim.
Ve belki…
belki o da bir gün
kendi çocuğuna
aynısını yapacak.
Çünkü sevgi,
hâlâ en hızlı internettir.
Ve hâlâ
bedava.






Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale