İnsan, kendi aklının aynalar salonunda sonsuza dek yansıyan görüntülerle oyalanmayı bırakmalı; çünkü o görüntülerin hiçbiri “o” değildir.Zihin, kendi yarattığı labirentin hem mimarı hem de Minotor’udur; kurtuluş, labirenti terk etmek değil, labirentin bir labirent olduğunu fark etmektir.
Akıl, insanı kendine mahkûm eden en zarif hapishanidir; kapısı yoktur, çünkü duvarları “ben”den örülmüştür.Kendi zihninin içinde dönüp duran insan, varoluşun en trajik ironisidir: Sonsuz bir özgürlüğe sahip olduğunu sanırken, kendi yarattığı zincirlerin en kısasını takar.“Ben” dediğin şey, düşüncelerinin geçit töreninden başka bir şey değildir; geçit törenini seyretmeyi bıraktığın anda kalabalık dağılır ve sen ortada kalırsın, nihayet.İnsan, kendi aklının sonsuzluğunda kaybolduğunda, aslında kendi yokluğunda kaybolur.Düşünmek, var olmanın en keskin bıçağıdır; bir süre sonra insan kendini o bıçakla doğramaya başlar. Durmanın vakti, bıçağı elinden bırakmaktır.Zihnin derinliklerinde aradığın “gerçek sen”, tam da o arayışın kendisidir; aramayı bıraktığında, aranan da kaybolur; geriye yalnızca saf varlık kalır.Kendi aklının içinde kaybolmak, evrenin en küçük ama en karanlık black hole’una düşmektir; çekim merkezinde ise yalnızca “düşünüyorum” yanılsaması vardır.
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale