İzleyiciler

30 Eylül 2011 Cuma

Bilgi İçselleşmemişse Yoktur

Farkındalık bir yoldur, mekânın olmadığı bir yol… İlerisi, berisinin olmadığı, başının sonunun görünmediği bir yol. Hepimiz yürüyoruz burada, hızlı ya da yavaş… Kat ettiğimiz mesafe, harcadığımız zamanla eş değer mi pekâlâ?

İndigo fenomeninin daha çok kitleye anlatımı, bilenlerin bilgisinin niteliğini derinleştirmek ve bilinçli veya bilinçsiz bir halde bu kavramdan ötürü yardım gereksiniminde olanlara ulaşmanın haricinde, zaman zaman bazı düşüncelerimi sizinle paylaşacağım.
Bu "tanışma" ve "tekrar selam" anımıza has yazım için aklımdan geçen de şu günlerde sıkça karşılaştığım konulardan bilginin içselleştirilmesi.

Eskiden çok çok az kişinin, mit tadında ilgilendiği kişisel gelişim olsun, ruhsallık olsun, vb konular, artık birçok kişinin ilgi alanı, hayat alanı, hatta ekmek kapısı.
Pekala, bunca zaman bir bilgi üzerine kitaplar okuyup, uygulamalara (workshop) katılıp, seminerler takip edip, terapiler almamıza rağmen neden ilgilendiğimiz ruhsallık bize fersah fersah uzak geliyor?!?!?!?!?
Düşünmüyor muyuz? İrdelemiyor muyuz? Üzerine kafa patlatıp ondan bundan fikir ve/veya yardım istemiyor muyuz? Nerede ne duyuyorsak beynimize kazımaya çalışmıyor muyuz? Olumlamalar, meditasyonlar...
Hepimiz bu ruhsallık macerasında entellektüel birer rambo olmadık mı?
"Reiki fışkıracak, auramı sıksan reiki
Olumsuzu, acıyı alsın benden yaratıcı enerji
Etmesin cennetlerden uzak beni"
Az önce uydurduğum yukarıdaki dizeleri kimse saygısızlık olarak görmez umarım. Ancak birçok enerji çalışması konusunda hem sayısı belirlenemeyecek kadar çok uzmanımız ve hatta eğitmenimiz var hem de yeni yeni enerji terapileri çıkıyor.
Pekala, neden kendimizi hala imgelemelerden öteye götüremiyoruz?
Üstelik ilgi alanımızda da zaafiyet var gibi geliyor bana; bir Reiki şifacısının hastalanması mesela, bu şifa enerjisini ve edindiği bilgiyi yeterince içselleştiremediği anlamına geliyor benim gözümde.
Bu durumun birkaç sebebi var ve bunların hepsine de değinmek istiyorum. Ancak bu ilk yazımda, aralarında bence ilgilenilmesi en kolay olanına değineceğim; irdelememek!
Suyun 100 derecede kaynadığını herhangi bir yerde okuduk, ancak kaçımız gerçekten de denedi ve suyun gerçekten de 100 derecede kaynadığını biliyor? O bilgi, doğru mu? Yanlış mı? Bunu biz mi diyoruz, bize söyleyen kişi/kişiler mi?
Bir kitap okuduğumuzda güzel gelen bir şeylerin altını çiziyor ya da notunu alıyoruz. Seminerler, terapiler, vs... Bir yerlerde hoşumuza giden ve kişisel gelişimimiz ya da yolculuğumuz için işe yarayacağını bildiğimiz şeyler oluyor ve yazıyoruz. Hatta diğer insanlar da bunlardan faydalansın diye paylaşıyoruz, anlatıyoruz...
Pekiyi, ya sonrası?
***
Evet, sessizlik. Çünkü duyuyor ya da görüyoruz ve ardından da konuşuyoruz. Onu süzmüyoruz, o bilginin beyne gitmesini ya da beyinde biraz vakit geçirmesini engelliyor, kısıtlıyor ya da buna benzer kendimizce bir şeyler yapıyoruz.

Üzerine düşünmüyoruz kısacası. Cevizi beynimizin minyatür bir hali olarak görmüyoruz. Beynimiz bir cevizin birkaç yüz katı büyüklüğü olan bir "şey" olarak kalıyor. Gelen bilgi ya direk kabul edilip paylaşılıyor ya da direk "gereksiz" etiketi yiyor ve unutuluyor. Akılda bir hazım süreci geçirmediği için er ya da geç unutulmuş oluyor.
Burada yazılanlar istisnasız hepimizin hayatında olan şeyler. Hatta bu yazıyı da beğenip ve "ne kadar da doğru" diye ünlemler koyup, bilgisayarınızda yer imlerine ekleyebilir, maille dağıtabilir, Facebook’ta paylaşabilirsiniz belki.
Ama biz, önümüzde duran bir suyu, içip sindirmedikçe, ne tadını bilebileceğiz ne yararını ne de zararını, doğruluğunu, yanlışlığını, geçerliliğini, hayatımıza katabileceklerini,... O bilgi bizde yer tutmayacak.
Beynin yağlanması durumuna takılıp kalır, ya imgelemelerimizi eğitmenlerden duyarız (o enerjiyi yaşamak yerine) ya da daima birilerine danışma ihtiyacı içinde oluruz.
Ve ilahlık... Ancak ve ancak bazı üstatların yönlendirmesiyle deneyebildiğimiz meditasyonlardan bazılarında edindiğimiz küçük imgelemelerden, hayallerden ibaret kalır.
Bizler insanoğluyuz! "Dünya" adındaki mükemmellik bizler için yaratıldı ve biz, olan ve olmayan en mükemmel "şey"iz. Bilgi ise; ne ifade ederse etsin, bu mükemmelliği idrak etmemize yarayan en temel aracımız.
Eğer ki biz, bilgiyi içimize alacak çabayı sarf edersek, bilgi de bizdeki gerçekliğin ihtiyaçlarına çaba sarf eder.
Bu durumun vahim olmadığı gerçeği ve çözümlerine dair biraz kafamızı yoralım ve bir sonraki paylaşımda hem biraz daha derinine incelemiş olalım hem de diğer sebepleri çözümleyelim.
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale