İzleyiciler
4 Ağustos 2013 Pazar
HAYAT DEDIKLERI
Kararlar kararlar hayatimizdaki kararlari neye gore veririz... Yasanmisliklar mi yasanmamisliklar mı yoksa yasanacaklardan nedenlerden sebeplerden sonuçlardan gelen korkularimizdan mi korkularin size verdiği güçsüzlükten mi sunu iyi bilmek gerek; Yaptığımız her seçimin bedelini ödemez miyiz tüm hayatımız boyunca.. Yada meyvelerini toplamaz mıyız eğer seçimlerimiz gerçekten doğruysa.. Siz karar verirsiniz, ama şartlar öyle bir hale getirir ki, Yaptığınız seçimler iter, uzaklaştırır, dışlar sizi, Tıpkı beklediğiniz bir otobüsün geldiğinde tıka basa dolu olması gibi.. Binmeye çalışırsınız, gideceğiniz yere gitmek için. Ya çok doludur durmaz. Ya da durur açar kapılarını ama… Siz binemezsiniz… Almanız gereken karar o otobüstür, almak zorunda olduğunuz belki de.. Ama gelmiş, durmuş ve kapılarını açmış.. Oysa sizi almadan devam etmiştir yoluna.. Belediye otobüs duraklarında gelen otobüslerin sonu yok, hatta başka bir çok ALTERNATİFİNİZ var sonuçta.. Oradan koşun gidin metro’ya.. Olmadı mı? Bir taksi çevirir gidersiniz yolunuza,… Peki hayat böyle mi ya?.. Bu kadar mı basit örnekleyebiliriz yakalanan, ya da kaçırılan, yapılan, ya da yapılması gereken HAYAT TERCİHLERİNİ.. Et tırnaktan ayrılmaz derler doğrudur.. Ama siz inanmayın ne işkenceler gördüm ben.. İNSANLARIN TIRNAKLARINI SÖKERLER. Ne olursa olsun, şunu anladım. İnsan verdiği karardan dönmemeli, ödemesi gereken bir bedel varsa ödemeli.. Lakin verdiği kararla gurur duyup, onurla o kararın ardından yürümeli..Hayat o kadar karmaşık ki ve biz insanlar bunu biraz daha karıştırmak için elimizden ne gelirse yapıyoruz…En dolu mutluluklarımızın yanına bir tutam keder, bir parça acı eklemeden günü bitirmeyi hiç bilmiyoruz…Gün ışığı pırıl pırıl alnımıza parlarken, ne yapıp edip, kendimizi en derin, en karanlık mezarlara atıyoruz..Gözüm takılıyor caminin önündeki güvercinlere, her kanat çırpmaları bir amaç için, bir savaş uğruna.. Sokakta dolaşan ve herkesten tekme yemiş köpek….Bir parça ekmeğin derdinde….Denizin altında ağlardan kaçan balık, kendinden küçükleri arıyor sinsice…Uzatmaya gerek yok..Güneş doğar ve batar, mevsimler biz olsak ta, olmasakta hep olacaklar..Diyesim o ki,Boşverin kavgaları dostlar… Bir kuru ekmek, bir baş soğan, iki üç zeytin tanesi ve bolca huzur…Abartmaya gerek yok yani…
H.ÖZKAN
1 Ağustos 2013 Perşembe
KADIN DİLİYLE KADIN
Bütün kadınlar birbirlerini rakip olarak görürler.
Birbirlerini
kıskanmaları için aynı meslekten olmalarıyla da menfaatlerinin çatışması falan
şart değildir.
Ortalıkta
kendilerinden başka kadınların da dolaşıyor olması, kıskanmaları için yeterli
bir sebeptir.
Yolu
kadınların görev yaptığı bir yere, örneğin bir banka şubesine düşen bir kadın,
gördüğü muameleden bunu şıp diye anlayabilir.
Bütün kadınların mutlaka
koşulacak şartları vardır. 'seninle evlenirim ama...', 'dediğini yaparım ama...'
Nedense
bütün aşk şiirleri, en duygulu şarkı sözleri hep erkekler tarafından
yazılmıştır.
Çok duygulu oldukları söylenen kadınların bu sırada ne yaptıkları
merak konusudur.
Bence kadınlar o sırada diğer kadınları incelemekle meşguldürler. 'ne giymiş, ne takmış,
benden güzel mi? Vs Erkekler (eğer ruh hastası değillerse) eşlerini çok
yakın arkadaşlarından, akrabalarından, yani olur olmaz herkesten kıskanmazlar.
Oysa kadınlar, hiç ayrım yapmaksızın, ömür boyunca, istisnasız her
dişiden kıskanırlar kocalarını.
Kendisinden
30 yaş büyük bir kadınla, sırf parası için evlenen pek az erkek vardır. Buna
karşılık etraf, babası, hatta dedesi yaşında, ama
mutlaka zengin erkeklere aşık olan (!) kadınlarla doludur.
Hiçbir kadın çalıştığı yerde üstünün kadın olmasını istemez. Vallahi bunu ben söylemiyorum, anketler öyle diyor.
Erkekler kadınlardan ilgi, şefkat, sevgi dışında pek bir şey
beklemezler.
Kadınlara bunlar asla yetmez, ilave olarak iki bilezik, bir yüzük
gerekir çoğu zaman.
Gelin-kaynana
çekişmesinin fıkralara geçtiği ilkemizde hiç damat-kayınpeder
çekişmesine tanık oldunuz mu?
'Elti
gemisi yürümez' diye bir söz vardır da neden
bacanaklar için söylenmiş benzer bir laf yoktur?
Evli
kadınla ilişkiye giren çok az erkek vardır.
Buna karşılık evli erkekle hiç düşünmeden ilişkiye giren kadın
sayısı benim bildiğim, gördüğüm, duyduğum kadarıyla bir hayli kabarıktır.
Erkekler
bir araya geldiklerinde işten, politikadan, futboldan bahsederler genellikle.
Kadınlar bir araya geldiğinde ise vay o anda orada olmayan diğer
kadınların haline!
Eşlerinden, 'yorgunum', 'Başım ağrıyor' bahanesiyle mümkün olduğunca kaçan kadınlar,
ortaya
ikinci bir kadın çıktığı zaman aniden kocalarını çok sevdiklerini (!) fark ederler.
Kocası tarafından aldatılan kadınlar genellikle boşanmak yerine,
bir çocuk daha yapmayı tercih ederler.
Tersi
durumda ise erkekler kadınlar kadar akıllı olmadıkları için bunu gurur meselesi
yapar ve kadını hemen boşamaya kalkarlar.
Kadınlar evde akşama
kadar istedikleri gibi yaşarlar. Ne karışanları ne de görüşenleri vardır.
Erkeklerin akşamdan akşama geldikleri evlerinde pek de özgür
oldukları söylenemez.
Kendilerine durmadan oraya oturmaması, sigarasının külüne dikkat
etmesi, ayakkabısını çıkarması hatırlatılır.
Kadınlar akşama kadar kocalarının bilgisi dışında istedikleri
arkadaşlarını misafir ederler.
Oysa hiçbir erkek karısından izin almadan eve bir erkek
arkadaşını getiremez.
Hatta
izin alarak bile. Kadınlar her istediklerinde eşlerinden izin almadan
annelerini ziyaret edebilirler.
Erkekler ne haberli, ne habersiz, yanlarında eşleri olmadan asla
annelerine uğrayamazlar.
Kadınlar bütün ilişkilerinde hesap kitap içindedirler.
Asla şeffaf
değildirler. Hoşlanırlar, hoşlanmaz gibi davranırlar, isterler, istemez gibi
yaparlar.
Eşleriyle sorunlarını çözmede bedenlerini silah olarak
kullananlar bile vardır. Vücutlarını göstermeye bayılırlar.
Açık, dar, şeffaf, kısa giyerler. Sonra da 'neden bakıyorsunuz?
diye sinirlenirler.
Aslında amaçları baktırmaktır, ama bunu asla kabul etmezler.
Özgürlükten, rahatlıktan, medeniyetten falan söz ederler.
Nereden biliyorsun, derseniz ben de kadınım oradan biliyorum.
NOT: istisnalar
kaideyi bozmaz. (Bence de bunu okuyan bütün kadınlar kendini istisna olarak
kabul edecektir.)
Pakize SUDA
HERKES BAŞKA BİRİNİN ŞEYTANIDIR!
ELİNİZİ
HİÇ KAĞIT KESTİ Mİ?
Bıçaktan
ve tüm kesici aletlerden daha fazla acıttığını biliyor musunuz?
Günler
süren bir sızı yaratır. Kabuk bağlamaz, geçmez, yani öldürmez ama süründürür
Pek çok kişinin
hayatından, iz bırakan biri gelip geçmiştir. Duvara
çarpmış gibi sersemletir.
Uzun süre
kendine gelemezsin.
Üstünden kaç aşk
gelip geçer, o bir türlü geçmez.
Sırası
gelince herkes o vurgunu yer.
Kaçmak
neredeyse imkansızdır!
“Hayatta
bir kere mi aşık olunur?”
Bu tartışma yıllardır sürer gider.
Kimine
göre insan gerçek aşkla bir kere tanışır;
kimine
göre aşk insanın karşısına pek çok defa çıkabilir.
O kısım
bence aşka nasıl baktığınıza göre değişir ancak şu bir gerçek ki,
insan bir
kere kalbin bekaretini bozacak darbeyi yer.
Genellikle
20-40 yaşları arasında bir yerde,
ömrünüzün sonuna
kadar adını unutmayacağınız ve yüreğinizde kağıt kesiğine benzer bir acı
bırakan şahısla karşılaşırsınız.
Suçiçeği
veya kızamık geçirmek gibidir.
Tek fark,
sizi aşı da kurtaramaz!
Öteki
tarafta cehennem vardır ya da yoktur, orası inancınıza kalmış …
ama dünyada
cehennemi yaşadığınız süreç, o şeytanla karşılaştığınız zamandır.
Hepimizin
hayatında birinin parmak izi kalır.
Aradan
kaç yıl geçerse geçsin, onun bıraktığı izler kolay kolay silinmez.
Şahit olduğum,
dinlediğim ve yaşadığım pek çok hayat hikayesinde, bu durum dikkatimi
çekmiştir.
Yaşadığımız
hayat, uzun bir yolculuktur. Arabayla uçsuz bucaksız bir yolda ilerlediğinizi
hayal edin.
Yolun bir yerinde
karşınıza bir tabela çıkar.
Üstünde “ GERÇEK DÜNYAYA HOŞ GELDİNİZ!” yazıyordur.
Elbette o yazıyı
görmezsiniz, siz o sırada tabelayı elinde tutan kişiye
bakıyorsunuzdur!
Verdiğiniz
bu moladan sonra, elinizde sarsılmış inançlarınız duruyordur.
O güne
kadar bildiğiniz her şeyin yanlış olduğunu görürsünüz. Ve kalbin bekareti
bozulmuştur!
Aşk, sevgi
ve insanlar üzerine inandığınız bütün değerler, yerle bir olmuştur.
Sizin
şeytan üstüne düşeni yapmış ve yüreğinizde iyileşmesi zor olan o yarayı açmıştır.
Ardından
dökülen gözyaşları, beddualar, içilen yüzlerce sigara ve kadehler dolusu alkol; hiçbiri kısa zamanda toparlanmanızı sağlamaz.
Aradan
yıllar geçer, siz yeniden seversiniz, belki evlenirsiniz, hayat devam eder. O kişiyi affedersiniz. Aklınızın
ucundan bile geçmez üstelik!
AMA O KAĞIT
KESİĞİ YOK MU? Hiç ummadığınız yerlerde ortaya çıkar.
Bir filmin içinde bir
sahnede, bir romanın ortasında, bir dostun başından geçen olayda, birden
kendini hatırlatır.
Yüreğinizdeki
sızıyı hissedersiniz.
Bu acıyı
yaşamayan yürekler kolay kolay büyümez.
Hayat
karnesinin önemli derslerinden biri olan
Şeytan ile
karşılaşma, diploma alabilmenizin gerekliliğidir.
Ancak
şunu unutmayın!
Farkında
olun ya da olmayın,
siz de
başka birinin hayat yolculuğunda
elinizde
bu tabelayı mutlaka tutarsınız:
“GERÇEK DÜNYAYA HOŞ GELDİNİZ!”
--
Herkes
Gülüşümü Görüyor
Kimse savaşımı görmüyor.
Herkes
sesimi duyuyor
Düşündügümü kimse bilmiyor.
Herkes
yazdiklarimi okuyor
Gözyaşlarimi kimse görmüyor.
Herkes
beni tanidigini saniyor
Ama kimse benim kim oldugumu bilmiyor.....
\\*GÜLÜMSE*//
H.OZKAN
31 Temmuz 2013 Çarşamba
OKUNASI BİR ÖYKÜ
YAŞAMA GÜVEN İÇİNDE
SARILMAK
21 Temmuz 2013 Pazar
ELMA (KADIN) VE ŞARAP(ERKEK)
KADINLAR AĞAÇTAKİ ELMA GİBİDİR.
EN İYİLERİ EN ÜST DALLARDA BULUNUR.
ERKEKLERİN COĞU DÜŞÜP İNCİNMEKTEN KORKTUKLARI İÇİN ÜST DALLARA UZANMAK
İSTEMEZLER.
ONUN YERİNE YERE DÜŞMÜŞ
ÇÜRÜKLERİ TOPLARLAR ÇÜNKÜ ONLARI ELDE ETMEK DAHA
KOLAYDIR.
KOLAYDIR.
YUKARIDAKİ
ELMALAR İSE KENDİLERİNDE ARARLAR SUÇU VE SORARLAR KENDİLERİNE
'NEREDE HATA YAPIYORUM' DİYE.
ASLINDA GERÇEKTEN HATASIZ VE MUHTEŞEMLERDİR.
'NEREDE HATA YAPIYORUM' DİYE.
ASLINDA GERÇEKTEN HATASIZ VE MUHTEŞEMLERDİR.
SADECE
DOĞRU ERKEĞİN ORTAYA ÇIKIP CESARETİNİ VE YÜREĞİNİ TOPARLAYIP O ÜST
DALLARA ULAŞMASIDIR BÜTÜN OLAY.BU
DALLARA ULAŞMASIDIR BÜTÜN OLAY.BU
LÜTFEN BU
GERCEĞİ İYİ ELMA OLAN BÜTÜN KADINLARLA PAYLAŞIN. (DALINDAN TOPLANMIŞ OLSALAR
BİLE)
ERKEKLER İSE ...
İYİ BİRER ŞARAP GİBİDİR.
KORUK OLARAK BAŞLARLAR,
MAYHOŞ VE TATSIZ...
KADINLAR TARAFINDAN
CANLARI ÇIKANA KADAR ÇİĞNENDİKTEN SONRA ANCAK BİR
YEMEĞİN YANINDA GİDECEK KADAR TATLANIRLAR...
H.OZKAN
AŞIRI ŞÜPHECİLİĞİN KİŞİYE ZARARLARI TEDAVİSİ
Giderek
artış gösteren
AŞIRI
ŞÜPHECİLİK…
- ilişki
sorunlarına neden olup
- kişiyi
yalnızlaştırıyor.
- Kişiyi nefes alamaz hale getiren…
- Kişiyi nefes alamaz hale getiren…
- sosyal yaşamı dağıtan
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
Şüphecilik
AFFETMEK KENDİMİZE İYİLİKTİR
Bir gün bir grup insan nasıl daha iyi yaşayabilecekleri, mutlu olabilecekleri konusunda akıl almak için bir bilgeye
giderler
bilge bu konuda onlara yardım etmeyi
kabul eder ama bir şartı vardır;
bundan sonra ne
dersem yapacağınıza söz vermeniz gerekecek der ve ekler :
yarın hepiniz bir çuval ve beşer kilo
patates getireceksiniz !
kimse bu işten bir şey
anlamamıştır.
yine de ertesi gün
çuval ve patateslerle bilgenin önüne çıkarlar. bilge kendisine meraklı gözlerle
bakan topluluğa :
ŞİMDİ BUGÜNE DEK AFFETMEYİ RET ETTİĞİNİZ,
KIZGIN, KIRGIN OLDUĞUNUZ HER KİŞİ VE OLAY İÇİN BİR PATATES ALIN,
O OLAYI, YADA KİŞİNİN
ADINI BİR PATATESE YAZIP ÇUVALA KOYUN
DER.
BAZILARI ÇUVALA ÜÇER BEŞER PATATES
KOYARKEN BAZILARININ ÇUVALI NEREDEYSE DOLMUŞTUR.
BİLGE KENDİSİNE PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK
DERCESİNE BAKAN İNSANLARA İKİNCİ AÇIKLAMAYI YAPAR.
BİR HAFTA BOYUNCA NEREYE GİDERSENİZ GİDİN, BU ÇUVALLARI
YANINIZDA TAŞIYACAKSINIZ, YATTIĞINIZ YATAKTA, BİNDİĞİNİZ OTOBÜSTE, HER YERDE
HEP YANINIZDA OLACAKLAR.
ARADAN BİR HAFTA GEÇER, BİLGE GELİR GELMEZ,
İNSANLAR ŞİKAYETE BAŞLAR :
BU KADAR AĞIR ÇUVALLARI HER YERE TAŞIMAK
ÇOK ZOR. PATATESLER KOKMAYA BAŞLADI. VALLAHİ İNSANLAR TUHAF GÖZLE BAKIYORLAR
BİZE ARTIK. HEM SIKILDIK HEM YORULDUK,
BİLGE GÜLÜMSER VE ŞU DERSİ VERİR, GÖRÜYORSUNUZ.,
AFFETMEYEREK, NEGATİF DUYGULARI İÇİMİZDE TUTARAK ASIL KENDİMİZİ
CEZALANDIRIYORUZ.
KENDİMİZİ RUHUMUZDA AĞIR YÜKLER TAŞIMAYA MAHKUM EDİYORUZ.
BAĞIŞLAMAYI ,KIZGINLIKLARIMIZDAN VE ÖFKEMİZDEN VAZGEÇMEYİ
KARŞIMIZDAKİNE BİR İHSAN OLARAK DÜŞÜNÜYORUZ,
OYSA;
AFFETMEK EN BAŞTA KENDİMİZE YAPTIĞIMIZ BİR İYİLİKTİR !
H.OZKAN
BARDAGI BU GÜN YERE BIRAKIN
Profesör
elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı
Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu :
'Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?'
'50gm!' .... '100gm!' .....'125gm' ..diye öğrenceiler yanıtladı.
'Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem,' dedi profesör, 'ama, benim sorum şu ki :
Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu :
'Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?'
'50gm!' .... '100gm!' .....'125gm' ..diye öğrenceiler yanıtladı.
'Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem,' dedi profesör, 'ama, benim sorum şu ki :
Bu bardağı böyle
birkaç dkikalığına tutsaydım ne olurdu?'
'Hiçbirşey';..diye yanıtladı öğrenciler
Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?' diye sordu profesör
bu kez; Kolunuz ağrımaya başlardı efendim' diye öğrencilerden biri yanıtladı
bu kez; Kolunuz ağrımaya başlardı efendim' diye öğrencilerden biri yanıtladı
'Haklısın, peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu?' 'Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı & batar
vs gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye
gitmek zorunda kalırdınız!' ;
.. tüm
öğrenciler çeşitli yorumlar yaptı ve gülüştüler
'Çok iyi. Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme
olur muydu?' Diye sordu profesör.
'Hayır';. Diye yanıtladı herkes 'Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?'
Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar.
'Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu duruma?'diye tekrar profesör sorar 'Bardağı bırakın düşsün!' diye öğrencilerden biri yanıt verir 'Kesinlikle!' der profesör.
'Hayır';. Diye yanıtladı herkes 'Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?'
Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar.
'Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu duruma?'diye tekrar profesör sorar 'Bardağı bırakın düşsün!' diye öğrencilerden biri yanıt verir 'Kesinlikle!' der profesör.
Hayatın problemleri de böyle birşeydir.
Onları kafanda birkaç dakika tutarsın & Bir sorun yokmuş gibi görünür.
Onları kafanda birkaç dakika tutarsın & Bir sorun yokmuş gibi görünür.
Uzun bir süre düşünürsün & Başınız ağrımaya başlar Daha uzun
düşünün & Artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olur.
Hayatınızdaki
mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir,
Fakat DAHA ÖNEMLİSİ
onları her günün sonunda, uyumadan önce yere
bırakmaktır (bardak gibi).
Bu şekilde strese girmez, ve her gün taze bir beyin ile uyanır
ve her konuyla ve yolunuza çıkan her
mücadele ile başa çıkabilecek güçte
olursunuz!
'
BARDAĞI YERE BIRAKIN BUGÜN!'
H.OZKAN18 Temmuz 2012 Çarşamba
Erkek ilişkisinde sorunlar olduğunda ne yapar?
Aşık erkek annede teselli arıyor
Almanya'daki bir araştırmaya göre her on erkekten biri ilişkisinde sorunlar olduğunda annesinde teselli arıyor.
Araştırmalar, erkeklerin ilişkileri hakkında konuşmak istemediği yönündeki genel kanıyı haklı çıkarıyor. Alman tanışma sitesi ElitePartner'in bir araştırmasında, her iki erkekten birinin aşk acısını ya da ilişki sorunlarını
Almanya'daki bir araştırmaya göre her on erkekten biri ilişkisinde sorunlar olduğunda annesinde teselli arıyor.
Araştırmalar, erkeklerin ilişkileri hakkında konuşmak istemediği yönündeki genel kanıyı haklı çıkarıyor. Alman tanışma sitesi ElitePartner'in bir araştırmasında, her iki erkekten birinin aşk acısını ya da ilişki sorunlarını
6 Temmuz 2012 Cuma
Yaz Aşkı - Burçların diğer burçlarda neleri beğendiğini bilmeden âşık olmayın.
Yeni bir ilişkiye başlarken dikkat etmeniz gerekenlerden biride burç uyumunuz. Burçların diğer burçlarda neleri beğendiğini bilmeden aman dikkat âşık olmayın.
Koçların etkilendiği burçlar
İkizlerin; Popülaritesini, Etrafının sürekli dolu, eğlenceli, keyifli, hareketli oluşunu,
Esprilerini, neşeli halini, Aslanın: Kendine has karizmasını, Cömertliğini, Güçlü cinselliğini,
Terazinin; Koç ve Terazi aşka düşkün iki burçtur. İkisi de sosyal ve arkadaş canlısıdır. Bu ilişkilerinin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)