İzleyiciler

12 Aralık 2011 Pazartesi

Beklemek... (Aşk, Sevgi, Hikayeleri)

 
Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı... Tribünsüz, minik bir salon.... Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece. O kadar yakındılar... delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda... Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler... Kız gülümsedi. Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda... Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.... Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü. Kızda gidiş gelişleri fark etmişti galiba. Bir defa daha gülümsedi. Manidar... �anladım� der gibi bir gülümseyişti bu.


Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım dünyalar şirini kızı görmek için... Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu. Dahası... Ankara kolejinin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, on

Farkında mıyız ? - Bakış açısı (Hikayeler)



Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürdü.
Bu yolculuğun tek amacı vardı.
İnsanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek.
Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler.
Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu,

"insanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?"

Babaya Şok, Sürpriz şaka (Hikayeler)


İstanbul�da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:
-"Baba, merhaba. Ben Lale...."
-"Ooo Güzel kızım benim. N'abersin bakalım?..."
-"Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla..."
-"Hayırdır ? Bi sorun mu var?...�
Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir:

Sevgi için Randevu (Hikayeler

Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı:
"Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?"
"Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum."
Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu.
Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu olduğunda.
Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi?
Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti.
"Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak.
Annesi manalı manalı baktı.
"Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten."
Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır
"Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
"Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor."
"Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum."
Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle yorgun yorgunken...
"Anneciğim sen yorulma diye..."
"Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz."
"Hani siz yoruluyorsunuz ya..."
"Eeee...."
"Ben de oynamaktan yoruluyorum."
"Ne yapayım?"
"Bilmem..."
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.
"Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı.
Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki elini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı.
"Bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı.
Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.
Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını farketti birden.
Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.



Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına
" İşin bitince beni sever misin anne?" dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.

Eğer bir çocuk aile içinde sevgi ve arkadaşlık görmüşse,
BU DÜNYADA MUTLU OLMAYI ÖĞRENİR.

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

Sol Yanım Acıyor Anne


Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"kızım, iş" dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
"kızım, ekmek" dedi babam.

6 Kasım 2011 Pazar

Alışmadık Alışmayacağız: Besi Hayvanları Hakları Nerede?

Alışmadık Alışmayacağız: Besi Hayvanları Hakları Nerede?: Hayvan dediğin nedir ki! Bugün bayram, yine ülkenin her yanından kanlı görüntüler düşecek ekranlara; canlı hayvan ithalatıyla övünülecek...

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar-- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Aşk Nasıl Doğar - Aşkın Doğuşu...

Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Aşk Nasıl Doğar - Aşkın Doğuşu...: Aşkın Doğuşu... Çoğumuz, aşk hissinin, yaş ile olgunlaştığını, sadece etkenlere bağlı olarak dönüştüğünü düşünürüz. Ancak; aşk da, yaşa ...

Kadın Dünyası * Erkek Dünyası * İletişim * motivasyon * Evlilik -- erkekçe, kadınca

3 Kasım 2011 Perşembe

Korkusuz olsaydık biz, ne olurduk?

Yaşamlanmızda korku tarafından yönlendiriliriz, çünkü içinde bulunduğumuz koşulları değerlendirmek ve önceden kestirmek ve bu bilgiye dayanarak sağ kalmak gereksinimi tarafından yönlendiriliriz. Biyolojimiz, kendi yaşamını sürdürme planını, en temel işlevlerinden biri olarak kabul eder ve olası tehlikelere karşı bizi sürekli uyarır. Bu değerlendirme için en uygun olan aracı, beynimizi kullanırız.

Sağanak Bir Masaldır Aşk


Devrik bir düşünüşün yenilenmiş mevsimleri çaldı kapımı, aylardan baharSilik dünler döşedim yürek raylarıma, döküldü aşkın dallarından yapraklarBir ömrün saklanma odalarındayım, üşümüşlüğümü göstermiyor ki aynalarKurtarma bedenimi aşkın yangınlarından, söndürmez özlemli ruhumu sular
Çivit mavisi bir mutluluğun boyaları dökülmüş sandallarıyla açılıp sonsuzluğa, kürek çekmek istiyorum belki de hiç bilinmeyen renklere. Hep o ömür kozasının kırık ışıklarına sokulur gece ve hep o düşsel anların zülüflerini tarar aşk sırları çizilmiş aynalarda. Çoğul bir yangın alanında gövdemizin sızılı karanlıklarına döneriz sonra, yol yorgunu bir ömrün ücra dallarından yaşamı toplarız, ruhumuzun saklanma odalarına dalarak yüreğimizin yankılı zindanlarında çığlık besleriz.

Ölüm anındaki ışığın sırrı ne?

 Bilimsel deneyimler, ölümün eşiğinden dönüşün tüm boyutlarının nöro-psikolojik ya da psikolojik temellerini ortaya koyuyor. Uzmanlar, insanın ruhunun beden dışına çıkması, ölmüş olan yakınlarla karşılaşma gibi deneyimlerin ölümden sonraki hayatın kapısının aralanması değil, beyin işlevlerinin 'cilvesi' olduğunu söylüyor.

Bir grup bilimadamı ölümün eşiğinden dönüldüğü anlarda yaşanan deneyimlerin beyin işlevlerinin yoğunlaşmasından kaynaklandığını savundu. Edinburg Üniversitesi ve Cambridge Tıbbi Araştırmalar Konseyi uzmanları, bu konuda şimdiye dek yapılan araştırmaları gözden geçirdi.