Çürük Elmalar ve Haddini Bilmek
İnsan değişir mi? Soru bu. Cevap basit gibi: Evet, değişir. Ama o kadar basit değil. Çünkü insan dediğin, içinde bir öz taşıyor. Bir çekirdek. Ne kadar cilalasan, ne kadar törpülesen, o çekirdek orada duruyor. Sadece dışarı nasıl çıktığı değişiyor. Zamanla, yaşadıklarınla, mecburiyetlerle ya da kendi kendine koyduğun taşlarla, o öz başka bir surette görünüyor. Ama öz, öz.
Ben eskiden düşünürdüm: Herkesin bir sebebi var. Kötü davrananların, incitenlerin, hatta seni yoranların bile. Çürümüş bir elmanın bile bir sebebi var, değil mi? Ama çürük elmayı yemiyorsun. Niye yesin ki insan? İşte bu, yavaş yavaş öğrendiğim bir şey oldu. İnsanların neden öyle olduklarını anlamaya çalışmak, onları mazur görmek, hatta “Belki değişirler” diye umut etmek… Bunlar güzel, ama benim görevim değil. Bunu fark etmek, sanki omuzlarımdan bir yükü aldı.
Değişim dediğin, bazen istekle değil, mecburiyetle geliyor. Hayat seni sıkıştırıyor, bir şeyler kırılıyor, sonra bakıyorsun ki başka bir sen olmuşsun. Mesela, eskiden düşündüğümü pat diye söylerdim. Aklıma estiği an hareket ederdim. Şimdi? Duruyorum. Süzüyorum. Hemen değil, biraz düşünerek. Bu, bir günde olmadı. Nokta nokta birikti. Küçük hayal kırıklıkları, yanlış anlaşıldığım anlar, “Niye böyle yaptım ki?” dediğim zamanlar… Hepsi birikti, bir resim oldu.
Ama asıl mesele, haddini bilmek. Kulağa sert geliyor, ama değil. Haddini bilmek, sınırlarını bilmek demek. Ne kadar verebileceğini, ne kadar taşıyabileceğini, nerede durman gerektiğini bilmek. Eskiden başkalarını düzeltmeye çalışırdım, sanki bu benim işimmiş gibi. Şimdi? Bıraktım. Çürük elmaları masamdan kaldırdım. Kendi sınırlarımı çizdim. Ve inanın, bu insanı hafifletiyor. Sanki yıllardır taşıdığın bir çantayı yere bırakmışsın gibi.
Değişim, bazen böyle kendi kendine oluyor. Bir sabah kalkıyorsun, aynada kendine bakıyorsun ve “Aa, ben bunu artık yapmıyorum” diyorsun. Alışkanlıkları bırakmak zor, evet. Ama bazen bırakmana bile gerek kalmıyor; hayat onları senin yerine siliyor. Önemli olan, o özü tanıyıp kabul etmek. Sonra, neyi ekleyeceğine, neyi çıkaracağına karar vermek. Biraz heykeltraşlık gibi. Kendi heykelini yontuyorsun, ama neyi yonttuğunu biliyorsun.
Belki de mesele şu: İnsan değişiyor, ama değişirken kendine sadık kalıyor. Çürük elmalara rağmen, haddini bilerek, kendi yolunda yürüyorsun. Ve bu, fena bir his değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale