Zeynep, sabahın serinliğinde köyün dışındaki patikaya attı kendini. Hava, yeni demlenmiş bir çayın buğusu gibi yumuşacıktı. Eski, hafif yıpranmış botları toprağa her bastığında, çıtırtılar bir şarkı gibi yükseliyordu. Elinde ne bir harita, ne bir plan; sadece içindeki o tanıdık huzursuzluk, o kırlangıç kanadı gibi çırpınan his.
“Nereye yürüyorum ki ben?” diye mırıldandı içinden. Botlarının temposu, düşüncelerinin ritmine uyum sağlıyordu. “Herkesin bir rotası var sanki. Ayşe’nin kahve dükkânı, Mehmet’in tarlası, annemin her sabah aynı saatte açtığı perdeler… Peki benim rotam nereye?”
Patika, çam ağaçlarının gölgelerine daldı. Zeynep’in gözleri, dallar arasında süzülen ışık oyunlarına takıldı. “Belki de rota diye bir şey yoktur,” dedi kendi kendine. “Belki herkes sadece yürüyor, ama ben niye bunu bu kadar dert ediyorum?” Gülümsedi, kendiyle dalga geçer gibi. Ama içindeki ses durmuyordu.
“Zeynep, kocaman kız oldun. Ne yaptın ki? Ne bıraktın ardında?” Bu soru, bir taş gibi göğsüne oturdu. Durdu, bir çam ağacına yaslandı. Derin bir nefes aldı, kokusu ciğerlerine doldu. “Ne bırakmak istiyorum ki? Bir iz mi? Bir ev, bir kariyer, bir aile? Yoksa sadece… kendim olmak mı?”
Yürümeye devam etti. Patika, bir tepenin yamacına tırmanıyordu. Nefesi hızlandı, ama bu ona iyi geliyordu. Sanki her adımıyla, içindeki düğümlerden biri çözülüyordu. “Herkes ‘bir şey ol’ diyor. Doktor ol, sanatçı ol, anne ol… Peki ya sadece Zeynep olsam? Bu yetmez mi?”
Tepenin zirvesine vardığında, karşısındaki manzara nefesini kesti. Uçsuz bucaksız bir vadi, sabah sisinin içinde usulca uyanıyordu. Uzaklarda bir nehir, gümüş gibi parlıyordu. Zeynep, bir kayanın üstüne oturdu, dizlerini göğsüne çekti. “Belki hayat, bir şey olmak değil, bir şey hissetmektir,” diye düşündü. “Bu anı, bu rüzgârı, bu kuş cıvıltısını… Bunları hissetmek, yaşamak değil mi zaten?”
İçindeki ses, bu kez daha yumuşak fısıldadı: “Zeynep, hep koşturuyorsun. Bir yere varmak için, bir şeyi tamamlamak için. Ama ya zaten tamamsan? Ya bu patika, bu an, tam da olman gereken yerse?”
Zeynep’in gözleri doldu, ama gülümsüyordu. Cebinden küçük bir defter çıkardı, kalemini eline aldı.
Şunları karaladı:
“Bugün, hayatı sorgularken buldum kendimi. Cevaplarım yok, ama sorularım var. Ve bu sorular, beni ben yapıyor. Yürümeye devam, Zeynep. Patika bitmez, ama her adımda sen biraz daha sen olursun.”
Kırlangıçlar, başının üstünde süzülüyordu. Zeynep, defteri göğsüne bastırdı ve vadinin kokusunu içine çekti. “Evet,” dedi içinden, “yeterince Zeynep’im. Bu yeter.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale