"Ben düşünmekten yoruldum, benim yerime de düşünür müsün? Benim yerime ilgilenir misin insanlarla, yalanla, ihanetle, yalnızlıkla? Geceleri birdenbire bastıran sağanak yağışlı korkuları alır mısın yamacımdan? Gündüz gözüyle sevemiyorum kimseyi. yüreğimdeki bu düğümü çözebilir misin? "
Jack Kerouac
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
İzleyiciler
27 Eylül 2013 Cuma
Gündüz gözüyle sevemiyorum kimseyi
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
aşk sözleri,
sevmek,
yoruldum
23 Eylül 2013 Pazartesi
KALİTE İNSANA SAYGIYLA BAŞLAR...
Bazen söylemesen de bir şeyler düşer birkaç inci tanesi gözlerinden,
Ya mutluluktan ya da hüzünden,
Belkisi veya nedeni yoktur yaşanmışlıkların,
Sen sussan da tercüman olur hisselerine...
Ve o iki damla anlatıverir, yüreğini...
Yüzüne ;
Alel acele çiziktirdiği birkaç duygu darbesiyle...
Düşünürsün işte;
Dünyayı verseler değişmeyeceğimiz insanlar var,
Ve dünyalar olsalar içimize sinmeyecek olanlar...
Bütün mesele değip, değmedikleri değil belki de,
Yoksa sevdikleri için üzülür insan..
Onun için ciğeri değildir belki ama sizin için ciğer diye kabul ettiklerinizdir, bu inci tanelerine sebep...
Diyesim o ki dostlar;
Zor mesele!.. Zor!...
Tüm sakatatı beş kuruş etmeyenleri insan saydığımızdandır.. Bunca suskunluk...Lakin;
Hayat işte, " O " şerefsizleri değil yine sizi üzer!..
Ve böylece insan borsasında dolaşan bu kansızlar değerlenir.. Para eder...
Dedim ya; Zor mesele dostlar... Zor!...
Bakmayın benim yazdıklarıma...
Kendimle konuşuyorum aslında!...
Gitmekle kalmak arasında, BİR YERLERDE SIKIŞMIŞ YÜREĞİMİN SESİ GELİYOR KULAKLARINIZA!....
Sevgi ve Saygılarımla....
Halit ÖZKAN
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
hayat,
insan,
yaşanmışlık,
yaşantı
14 Eylül 2013 Cumartesi
İnsanı tanıyabilmek için..
"İnanamıyorum kendime, hâlâ insanları doğru tanımayı beceremiyorum" dedi, kırgın
ve kızgın bir ifadeyle. Yakın bir arkadaşıyla yaşadığı sorunu kastediyordu.
"Normal bu" dedim; "Tanıyamazsın, çünkü onunla çok içli dışlısın!" Şaşırdı.
Oysa
bir insanı tanıyabilmek için onu "görebilecek" kadar uzaktan bakmak gerekir."
Haşmet Babaoğlu
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
ve kızgın bir ifadeyle. Yakın bir arkadaşıyla yaşadığı sorunu kastediyordu.
"Normal bu" dedim; "Tanıyamazsın, çünkü onunla çok içli dışlısın!" Şaşırdı.
Oysa
bir insanı tanıyabilmek için onu "görebilecek" kadar uzaktan bakmak gerekir."
Haşmet Babaoğlu
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
için,
insanı,
tanıyabilmek
11 Eylül 2013 Çarşamba
NEFRETİ YENMENİN TEK ÇARESİ AFFETMEK
Nefreti
aşmanın tek yolu var: Affetmek...
Başkalarını
affettiğimizde biz özgürlesiriz.
Nefret… yaşamdan zevk almamızı,
insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
affetmek,
affetmenin önemi,
nefret,
nefreti yenmek,
nefretin çareleri
TÜKENMİŞLİK SENDROMU: SİZ DE TÜKENDİNİZ Mİ?
Tükenmişlik sendromu, stres altındaki kişinin yorgunluk, hayal kırıklığı ve işi
bırakma isteği ile karakterize durumunu tanımlamak için kullanılan bir
terimdir.
Kişisel
kaynakların sona dayandığı, sürekli ümitsizlik ve negativizmin baskın olduğu
enerjinin tükenişi durumunu ifade eder.
Tükenmişlik hissi yaşamın değişik evrelerinde ortaya çıkabilir.
FİZİKSEL TÜKENMİŞLİK BELİRTİLERİ
FİZİKSEL TÜKENMİŞLİK BELİRTİLERİ
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
tükenmişlik,
tükenmişlik sendromu,
tükenmişlik tedavisi
HUZURLU OLMAK İÇİN 100 ÖNERİ
01. Ufak şeyleri
dert etmeyin.
02.
Kusursuz olamayacağınızı kabullenin.
03.
Rahat ve ılımlı insanların çok başarılı olamayacakları düşüncesini bir yana
bırakın.
04. Olumlu ve
olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüme etkisini göz önüne alın.
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
huzur,
huzurlu olmak,
huzurlu olmak için,
öneriler
8 Eylül 2013 Pazar
25 Ağustos 2013 Pazar
“Geçmişi düşünmeden, anı değerlendiren, geleceği de kazanır.”
Kafamızın
sağlam olması büyük ölçüde, içinde bulunduğumuz anı ne kadar yaşayabildiğimize
bağlıdır.
Bir gün veya bir
yıl önce neler olduğu, ya da, ertesi gün neler olabileceğinin önemi yoktur. Sizin
var olduğunuz yer, içinde bulunduğunuz andır. Bu her zaman böyledir.
24 Ağustos 2013 Cumartesi
HAYATIMIZDAN ŞİKAYET EDER DURURUZ…
Ama şikayet ettiğimiz hayat bizim yaratmış olduğumuz hayattır..
Bilerek veya bilmeyerek yapmış olduğumuz seçimler ile şu anki hayatımızı yaşıyoruz..
Yaşamış olduğunuz hayattan şikayet mi ediyorsunuz?
Tek yapmanız gereken kendimizi iyileştirmek.. Kendinizi sevmek ve kendi değerinize sahip çıkmak..
6 Ağustos 2013 Salı
Yalnızlığım..
Seviyorum yalnızlığımı, yüzlerce insanın veremediği huzuru sağladığı için müteşekkirim ona…
Kimse kızamıyor yalnızken bana, Ağlatan da yok şu sıralarda, Bazen hüzünleniyor, kendi kendime ağlıyorum ama Olsun, yalnızlıktandır deyip gülüp geçiyorum ona da..
Halit ÖZKANGüzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
huzur,
yalnızlık,
yalnızlık resimleri
BÜTÜNÜ GÖRÜN
Herkes biliyor dünyayı sunlar bunlar yönetiyor vs vs duyulması gerekti duyurdular ve oluşum değişti hiçbir zaman unutulmasin ki, herkesin bildiği kesinlikle değişikliğe uğramıştır ve bildiğiniz şey çok önceden değişmiştir. .. Dünya Savaşı yerine ic Savaşla ülkelerdeki insan sayısı azaltılmış ve siyasi görünümleri halk a birakiyoruz diye bütün halklarin ilk etapta istediklerini yapmislardir. Çünkü bu değişimin amaci bütün herkesin bildiği ulmati ve mason örgütü toplam elli yüz değildir toplam 12 kisiden oluşur 7 si yahudi 5 Hristiyan dir. Bunlar kendi oluşumlarinda DÜNYA HAKIMIYETINI kaybetmiştir. Bu yeni oluşumda dünyayi ilk önce DEMOKRASI adi altinda halklari eski ULTIMATI örgütünün kurduğu hükümetleri temizlemek için ortaya surulmustur. DÜNYA UYANMALI DÜNYA UYANSIN DİYE boşuna ugrasmayin BU DURUM OLACAKTIR VE BUNU KİMSE ENGELLEYEMEZ. Sadece ülke olarak bu durumdan EN AZ ZARARLA CIKARSAK O KADAR İYİ. .. BU YÜZDEN IC SAVASA YÖNELİK BÜTÜN ADIMLAR BİZİ GERIYE GÖTÜRÜR. DIGER MÜSLÜMAN ULKELER BIZDEN DAHA İYİ DEGILLER. EĞER KI TEPKI VE KARŞI CIKACAKSANIZ AYAKLANIN HAK ARAYIN KABUL ETTIRIN AMA BOLUCU OLMASIN... HEPIMIZ SAG DUYULU VE ULKE MENFAATLERINI DUSUNMEK ZORUNDAYIZ... HEPINIZ SAGLICAKLA KALIN...
Engizek Kartalı
5 Ağustos 2013 Pazartesi
UNUTKANLIK HERKESİN EN BÜYÜK DÜŞMANLARINDAN BİRİ.
Unutkanlık
sorunu, yaslanan insanin en önemli korkularındandır. Özellikle 50'li yaslar
sonrasında ufak tefek unutkanlıklar ile ciddi bellek sorunları birbirine
karıştırılır.
Orta
yaslıların nerdeyse yarısı kendilerinde bir bellek kaybı sor ununun başladığını
zanneder. Hemen belirtelim! Bunların çoğu küçük ve hoş unutkanlıklardır. Hayati
tatlandıran ve keyif katanlar biraz da bu nükteli olaylardır!
SAHİP OLDUĞUNUZ HER ŞEY İÇİN ŞÜKREDİN
Siz büyük resmi görmeye başladıkça, müthiş yaratıcıya daha hayran
olursunuz. Evrenin müthiş uyumu gözlerinizi kamaştırır...
Olan her
şey en mükemmel haliyle olmakta,
Olan her zaman evrenin ve bütünün hayrına olmakta.
Bugün sizlerle sık sık duyduğumuz bazı kavramları (tekamül, hayatın amacı, evrenin ve bütünün hayrına, yüksek irade, yüksek benlik…) inceleyelim, üzerinde oluşturduğunuz bilgilere yenilerini ekleyelim istiyorum.
Olan her zaman evrenin ve bütünün hayrına olmakta.
Bugün sizlerle sık sık duyduğumuz bazı kavramları (tekamül, hayatın amacı, evrenin ve bütünün hayrına, yüksek irade, yüksek benlik…) inceleyelim, üzerinde oluşturduğunuz bilgilere yenilerini ekleyelim istiyorum.
İRANLI BİR VATANDASIN TÜRKİYE İZLENİMLERİ TÜYLER ÜRPERTİCİ GERCEK !
BU YAZIYI OKUDUGUMDA URKTUM VE KORKTUM;ACABA BAZI
GERCEKLERI GOREMIYOR MUYUZ?!
DUSUNDURUCU VE DE UZUCU..
**MOHSEN YAZD'IN MEKTUBU**!
*''Sevgili Türkiye'deki dostlarım ve kardeşlerim,
Devrim sırasında devrim muhafızları tarafından önce tecavüz edilip, daha sonra da ipe gönderilen çok sevgili kız kardeşim Mehtab’ın anısına...*
*Bu mektubu sizlere yazmamdaki neden, bizim 30 sene kadar önce yaşadığımız o talihsiz ve karanlık günün Türkiye için de yaklaşıyor olduğunu görmem ve bundan daha derin olarak kalbimde hissetmem oldu. *
*Türban yasasının mecliste onaylandığı tarihin; İran İslam devriminin olduğu güne denk gelmesi, kalbimde bunun ilahi bir güçten gelen uyarı fişeği olduğu hislerini uyandırdı ve bu mektubu kaleme almaya karar verdim. *
*Biliyorum, hepiniz kalbinizde karanlığın otoritesini hissettiniz. *
*Karanlık otorite, gelmeden hissettirdi yaklaştığını.
İran İslam devriminden 1 hafta kadar önce Türkiye'ye geçen, uzun bir süre burada yaşayan ve daha sonra Kanada'ya iltica eden, halen bu ülkede felsefe öğretmenliği yapan bir İranlıyım. *
*Atatürk'ün aydınlık Türkiye’sini çok seviyorum ve yüreğim kan ağlayarak, İran'da 'O gün' gelmeden önceki olayların sanki bir tekrarını sinemada izliyor gibi Türkiye'de görüyorum.*
*Yobaz karanlığında hunharca katledilen kız kardeşim anısına sizlere yalvarıyorum ki, sakın olmaz demeyin! Sakın Türk Ordusu olduğu sürece olamaz demeyin, çünkü aşağıda anlatacağım gibi o gün geldiğinde tüm orduların eli kolu bağlanabilir. *
**
*Bizim ailemiz; İran'da laik, sol görüşlü ve aydın bir aile idi. *
*Devrimden 1 ay önce, bize bile söyleselerdi; 1 ay sonra durum bu olacak diye, biz bile güler geçerdik, 'delimisin?' diye sorardık belki de. *
*Belki de derdik ki; 'Şah'ın bu güçlü ordusunu nasıl yenecekler de Şeriat karanlığını getirecekler?'*
*Sizlere önce İran İslam Devriminin nasıl geliştiğini kısaca anlatmak istiyorum, çünkü Türkiye'deki gelişmelerle çok büyük benzerlikler mevcut.*
*İRAN İSLAM DEVRİMİ'Nİ BAŞARIYA GÖTÜREN AYAKLAR*
1- BÜYÜK KESİMİ FAKİRLEŞEN HALK DİNCİLERİN PENÇESİNE DÜŞTÜ.
Bu
halk; yiyecek, giyecek gibi ufak yardımlarla onların safına çekildi.
*Beyinleri yıkandı ve fakirliklerinin temelinde kirli ve dinsiz rejim olduğu benliklerine yazıldı. *
*Açlıkla boğuşan halk bu cehaletin pençesine kolaylıkla düştü ve rejime düşmanlaştı.
*Beyinleri yıkandı ve fakirliklerinin temelinde kirli ve dinsiz rejim olduğu benliklerine yazıldı. *
*Açlıkla boğuşan halk bu cehaletin pençesine kolaylıkla düştü ve rejime düşmanlaştı.
(ÇOK FAKİRLEŞEN TÜRK HALKINA DA AYNI
ŞEYLER YAPILIYOR)*
*2- HEP DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK DENDİ. *
*2- HEP DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK DENDİ. *
*Humeyni devrimi yapana kadar, hep
demokrasi ve özgürlük vaat etti. *
*Bu şekilde, birçok sol görüşlü insanları da kendi saflarına çekti. Bu insanlar, devrim akabinde ipe giden ilk insanlar oldu.
*Bu şekilde, birçok sol görüşlü insanları da kendi saflarına çekti. Bu insanlar, devrim akabinde ipe giden ilk insanlar oldu.
(TÜRKİYE'DE, HEP DEMOKRASİ VE
ÖZGÜRLÜK DİYORLAR)*
*3- EMİR KOMUTA ZİNCİRİNDE YAPILANMIŞ OLAN DİN ADAMLARI, HALKI KONTROL ALTINA ALDI.
*3- EMİR KOMUTA ZİNCİRİNDE YAPILANMIŞ OLAN DİN ADAMLARI, HALKI KONTROL ALTINA ALDI.
(BAŞI; ABD'DE YAŞAYAN MALUM TARİKAT'IN
YAPILANMA BİÇİMI OLAN 'ABİ' YAPILANMASI, BU EMİR KOMUTA ŞEKLİDİR VE DEVRİMİN EN
ÖNEMLİ AYAKLARINDAN BİRİSİ; BU EMİR KOMUTA YAPILANMASIDIR. *
*BU EMİR KOMUTA YAPILANMASI, DEVRİMİN HALK ORDUSUDUR VE DEVRİM SIRASINDA BU EMİR KOMUTA ÇOK KISA ZAMANDA ÇOK BÜYÜK KİTLELERE EGEMEN OLUR.)*
*4- KARGAŞA VE KAOS ORTAMINDA, ASKERİ KIŞLALAR basıldı. ELLERİNDE KUR'AN ile kışlalar ele geçirildi.
*BU EMİR KOMUTA YAPILANMASI, DEVRİMİN HALK ORDUSUDUR VE DEVRİM SIRASINDA BU EMİR KOMUTA ÇOK KISA ZAMANDA ÇOK BÜYÜK KİTLELERE EGEMEN OLUR.)*
*4- KARGAŞA VE KAOS ORTAMINDA, ASKERİ KIŞLALAR basıldı. ELLERİNDE KUR'AN ile kışlalar ele geçirildi.
(BU AYAĞA ÇOK DİKKAT EDELİM, ÇÜNKİ DEVRİM
SIRASINDA
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'Nİ ELE GEÇİRMENİN EN ANAHTAR AYAĞI BUDUR.) *
*Türk Silahlı Kuvvetleri, bildiğim kadarıyla 600-800 bin kişiden oluşan bir kuvvettir. *
*Yalnız unutulmaması gereken gerçek, bu ordunun ancak binde bir'lik bir bölümü rejimin muhafızıdır. *
*Yani; Harp Okulları'nda eğitim görmüş Subaylar, ancak bu kadardır. Geri kalan yüzde 99.99 er, rejim muhafızı değildir. *
*Onlar emirlere göre hareket eden, vücut parçalarıdır. Beyin olan ise, az sayıdaki subaylardır. *
*İran Devrimi'nde; kargaşa ve kaos ortamında kışlaları basan yobazların, ellerinde Kur'an'la, erleri geçerek direnen subay ve komutanları katlettiler. *
**
*Burada kilit nokta; ellerinde Kur'an ile harekete geçen büyük halk kitlelerine karşı, erlerin silah kullanmakta zorlanacağı gerçeğidir. *
**
*Zaten kullansalar bile; cahil ve beyni yıkanmış halk, öyle bir kudretle kışlalara saldırmıştır ki sonunda kışlalar teslim alınmıştır. *
**
*O askerin açtığı ateş sonucu, halktan çok ölen olmuştur ama sonuçta bir noktada erler silah bırakmak durumunda kalmışlardır. *
*Erin kendi başına alacağı savaş inisiyatifi, düşmana karşıdır. *
*Ama büyük kitleler halinde ve ellerinde Kur'an'larla üzerine gelen kendi halkına karşı bu kararlılığı göstermesi mümkün olamaz. *
*Yani; er buna bir noktadan sonra direnmez, ya da direnemez. *
*Çünkü o er karşısındakinin karanlık bir devrim yapacak olan insanlar olduğunu bilecek bilinçte de değildir, kaybedeceği aydınlığın ne olduğunu da.*
*Bunu bilecek olan, sadece Subaylardır. *
*Ve kanlarının son damlasına kadar savaşacak olanlar da bu konuda aydınlanmış Türk Subayları'dır. *
*Ama yukarda bahsettiğim üzere, onlar ordunun sadece ve sadece en fazla binde birini teşkil ederler. *
*Yani; Devrim’in asil savunucusu Türk Ordusu'nun tümü değildir, sadece Subay kademesidir ve erlerin durduğu ve etkisizleştirildiği noktada, o Subay kademesinin yok edilmesi kolay olacaktır. *
**
*İran'da, Ordu bu şekilde etkisiz hale getirilmiştir. 'Er; düşman işgali durumunda durmaz ve etkisizleştirilemez, sonuna kadar da savaşır, ama büyük bir kudretle gelen kendi halkı karşısında durabilir.'*
*Şu aşamada; aldıkları bu büyük ivme ve arkalarındaki çok büyük güçlerle, onları normal yollardan durdurmak çok zor olacaktır. *
*Ve bunların durdurulmadan hareket edeceği her gün, ivme ve güçlerini artıracak ve işi zorlaştıracaktır. *
**
*Silahlı kuvvetler, ne kadar erken hareket ederse o kadar iyi olur. *
*Sonra geç olabilir. *
*Silahlı Kuvvetlerin; şu veya bu nedenle eli kolu bağlı ise ki öyle görünüyor, bu durumda; Silahlı Kuvvetler 'O GÜN' geldiğinde, kışlarını nasıl muhafaza edeceğinin planını çok iyi yapmalıdır. *
*Çünkü kilit bu noktadır.*
*Silahlı Kuvvetler etkisiz hale getirilemediği müddetçe, devrim başarıya ulaşamaz. *
*Bu nedenle; her askeri kışlaya normal erlerin haricinde, kışlaları kanının son damlasına kadar savunacak 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ' oluşturulmalı ve bunların böyle büyük bir halk hareketine karşı; erlerden önce devreye girip, erler şaşkınlıklarını üzerlerinden atana kadar çatışmaya girmeleri sağlanmalı ve burada kazanılacak vakitle gerideki Subaylar, erlerin dağılmasının önüne geçmelidir. *
*Yani ordunun esas gücü ve gövdesi olan erlerin kontrolü, kesinlikle kaybedilmemelidir.*
*İran Ordusu'nun böyle bir hazırlığı olmadığı için gafil avlandı.*
*Oluşturulacak olan 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ' yobazlarla çatışırken, erler de üzerlerindeki şaşkınlığı atacaklar ve subayların organizasyonu ile çatışmalara destek vereceklerdir. *
*Oluşturulacak 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ'; çok özel eğitilmeli ve de Atatürk'ü ve Devrimleri’ni canı pahasına savunacak şekilde inanmış olmalıdırlar. Aksi halde, başarısızlık kaçınılmazdır. *
**
*Çünkü en son Lübnan'da gördüğümüz üzere davasına inanmış bir kaç yüz Hizbullah Militanı, dünyanın en iyi ordularından birisi olan İsrail ordusunu, ağır zayiatlarla yenilgiye uğrattı..*
*Sevgili dostlar ve kardeşler; *
*Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım, çünkü aydınlığı savunmak durumunda olan sizler, İran'ın geçtiği bu karanlık tüneli anlamak durumundasınız.*
*İran'ın bu acı tecrübesi, sizlerin uyanık olması için bir şans olur umarım.*
*Aşağıdaki birinci linkte, İran'ın devrimin hemen öncesi görüntüleri ile hemen sonrası görüntülerini bulacaksınız. Orada göreceğiniz üzere, İran Devrim öncesi, belki şu anki Türkiye'den bile daha modern. *
*Yani olmaz, olmaz demeyin. *
*İkinci linkte ise, Devrim lideri Humeyni'ye kadınların şiir okuması. *
*O linki vermemin nedeni ise; o koltukta bir gün, bugün ABD'de ikamet eden malum cemaatin başı olan şahsın oturabileceği ihtimalidir. *
**
*Acı, ama sanki tarih tekerrür ediyor.
Benim çok sevgili kız kardeşim Mehtab anısına yapabileceğim bu kadar. Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım. *
*Ama sizin geride kalan, aydınlık yarınlar bekleyen kızlarınız, kardeşleriniz, çocuklarınız ve Mehtab'larınız için yapabileceğiniz çok şeyler var; karanlık 'O Gün' çökmeden önce Atatürk Türkiye'sine... *
**
*Yapabileceğiniz ilk şey; bu mektubu bildiğiniz, tanıdığınız insanlara ulaştırarak daha fazla insanı uyandırmak olabilir. *
**
*O acı; çok büyük acı sevgili kardeşler, anlatmak istemiyorum içinizi karartmamak için, ama sevgili kardeşim Mehtab keşke bu dünyaya gelmemiş olsa idi de 'O gün' o acı sonu yaşamamış olsa idi; o karanlık ve pis yobaz şehvetinin pençesinde.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'Nİ ELE GEÇİRMENİN EN ANAHTAR AYAĞI BUDUR.) *
*Türk Silahlı Kuvvetleri, bildiğim kadarıyla 600-800 bin kişiden oluşan bir kuvvettir. *
*Yalnız unutulmaması gereken gerçek, bu ordunun ancak binde bir'lik bir bölümü rejimin muhafızıdır. *
*Yani; Harp Okulları'nda eğitim görmüş Subaylar, ancak bu kadardır. Geri kalan yüzde 99.99 er, rejim muhafızı değildir. *
*Onlar emirlere göre hareket eden, vücut parçalarıdır. Beyin olan ise, az sayıdaki subaylardır. *
*İran Devrimi'nde; kargaşa ve kaos ortamında kışlaları basan yobazların, ellerinde Kur'an'la, erleri geçerek direnen subay ve komutanları katlettiler. *
**
*Burada kilit nokta; ellerinde Kur'an ile harekete geçen büyük halk kitlelerine karşı, erlerin silah kullanmakta zorlanacağı gerçeğidir. *
**
*Zaten kullansalar bile; cahil ve beyni yıkanmış halk, öyle bir kudretle kışlalara saldırmıştır ki sonunda kışlalar teslim alınmıştır. *
**
*O askerin açtığı ateş sonucu, halktan çok ölen olmuştur ama sonuçta bir noktada erler silah bırakmak durumunda kalmışlardır. *
*Erin kendi başına alacağı savaş inisiyatifi, düşmana karşıdır. *
*Ama büyük kitleler halinde ve ellerinde Kur'an'larla üzerine gelen kendi halkına karşı bu kararlılığı göstermesi mümkün olamaz. *
*Yani; er buna bir noktadan sonra direnmez, ya da direnemez. *
*Çünkü o er karşısındakinin karanlık bir devrim yapacak olan insanlar olduğunu bilecek bilinçte de değildir, kaybedeceği aydınlığın ne olduğunu da.*
*Bunu bilecek olan, sadece Subaylardır. *
*Ve kanlarının son damlasına kadar savaşacak olanlar da bu konuda aydınlanmış Türk Subayları'dır. *
*Ama yukarda bahsettiğim üzere, onlar ordunun sadece ve sadece en fazla binde birini teşkil ederler. *
*Yani; Devrim’in asil savunucusu Türk Ordusu'nun tümü değildir, sadece Subay kademesidir ve erlerin durduğu ve etkisizleştirildiği noktada, o Subay kademesinin yok edilmesi kolay olacaktır. *
**
*İran'da, Ordu bu şekilde etkisiz hale getirilmiştir. 'Er; düşman işgali durumunda durmaz ve etkisizleştirilemez, sonuna kadar da savaşır, ama büyük bir kudretle gelen kendi halkı karşısında durabilir.'*
*Şu aşamada; aldıkları bu büyük ivme ve arkalarındaki çok büyük güçlerle, onları normal yollardan durdurmak çok zor olacaktır. *
*Ve bunların durdurulmadan hareket edeceği her gün, ivme ve güçlerini artıracak ve işi zorlaştıracaktır. *
**
*Silahlı kuvvetler, ne kadar erken hareket ederse o kadar iyi olur. *
*Sonra geç olabilir. *
*Silahlı Kuvvetlerin; şu veya bu nedenle eli kolu bağlı ise ki öyle görünüyor, bu durumda; Silahlı Kuvvetler 'O GÜN' geldiğinde, kışlarını nasıl muhafaza edeceğinin planını çok iyi yapmalıdır. *
*Çünkü kilit bu noktadır.*
*Silahlı Kuvvetler etkisiz hale getirilemediği müddetçe, devrim başarıya ulaşamaz. *
*Bu nedenle; her askeri kışlaya normal erlerin haricinde, kışlaları kanının son damlasına kadar savunacak 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ' oluşturulmalı ve bunların böyle büyük bir halk hareketine karşı; erlerden önce devreye girip, erler şaşkınlıklarını üzerlerinden atana kadar çatışmaya girmeleri sağlanmalı ve burada kazanılacak vakitle gerideki Subaylar, erlerin dağılmasının önüne geçmelidir. *
*Yani ordunun esas gücü ve gövdesi olan erlerin kontrolü, kesinlikle kaybedilmemelidir.*
*İran Ordusu'nun böyle bir hazırlığı olmadığı için gafil avlandı.*
*Oluşturulacak olan 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ' yobazlarla çatışırken, erler de üzerlerindeki şaşkınlığı atacaklar ve subayların organizasyonu ile çatışmalara destek vereceklerdir. *
*Oluşturulacak 'ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ'; çok özel eğitilmeli ve de Atatürk'ü ve Devrimleri’ni canı pahasına savunacak şekilde inanmış olmalıdırlar. Aksi halde, başarısızlık kaçınılmazdır. *
**
*Çünkü en son Lübnan'da gördüğümüz üzere davasına inanmış bir kaç yüz Hizbullah Militanı, dünyanın en iyi ordularından birisi olan İsrail ordusunu, ağır zayiatlarla yenilgiye uğrattı..*
*Sevgili dostlar ve kardeşler; *
*Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım, çünkü aydınlığı savunmak durumunda olan sizler, İran'ın geçtiği bu karanlık tüneli anlamak durumundasınız.*
*İran'ın bu acı tecrübesi, sizlerin uyanık olması için bir şans olur umarım.*
*Aşağıdaki birinci linkte, İran'ın devrimin hemen öncesi görüntüleri ile hemen sonrası görüntülerini bulacaksınız. Orada göreceğiniz üzere, İran Devrim öncesi, belki şu anki Türkiye'den bile daha modern. *
*Yani olmaz, olmaz demeyin. *
*İkinci linkte ise, Devrim lideri Humeyni'ye kadınların şiir okuması. *
*O linki vermemin nedeni ise; o koltukta bir gün, bugün ABD'de ikamet eden malum cemaatin başı olan şahsın oturabileceği ihtimalidir. *
**
*Acı, ama sanki tarih tekerrür ediyor.
Benim çok sevgili kız kardeşim Mehtab anısına yapabileceğim bu kadar. Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım. *
*Ama sizin geride kalan, aydınlık yarınlar bekleyen kızlarınız, kardeşleriniz, çocuklarınız ve Mehtab'larınız için yapabileceğiniz çok şeyler var; karanlık 'O Gün' çökmeden önce Atatürk Türkiye'sine... *
**
*Yapabileceğiniz ilk şey; bu mektubu bildiğiniz, tanıdığınız insanlara ulaştırarak daha fazla insanı uyandırmak olabilir. *
**
*O acı; çok büyük acı sevgili kardeşler, anlatmak istemiyorum içinizi karartmamak için, ama sevgili kardeşim Mehtab keşke bu dünyaya gelmemiş olsa idi de 'O gün' o acı sonu yaşamamış olsa idi; o karanlık ve pis yobaz şehvetinin pençesinde.
Allah; sizleri ve Atatürk Türkiyesi’ni
korusun, o yobaz karanlığının sevgili kardeşim Mehtab’a gösterdiği acı sondan.
*
*Anlatamıyorum; onu yobazların nasıl katlettiğini, elim varmıyor yazmaya, dilim gitmiyor anlatmaya...
Mohsen Yazd
*Anlatamıyorum; onu yobazların nasıl katlettiğini, elim varmıyor yazmaya, dilim gitmiyor anlatmaya...
Mohsen Yazd
4 Ağustos 2013 Pazar
HAYAT DEDIKLERI
Kararlar kararlar hayatimizdaki kararlari neye gore veririz... Yasanmisliklar mi yasanmamisliklar mı yoksa yasanacaklardan nedenlerden sebeplerden sonuçlardan gelen korkularimizdan mi korkularin size verdiği güçsüzlükten mi sunu iyi bilmek gerek; Yaptığımız her seçimin bedelini ödemez miyiz tüm hayatımız boyunca.. Yada meyvelerini toplamaz mıyız eğer seçimlerimiz gerçekten doğruysa.. Siz karar verirsiniz, ama şartlar öyle bir hale getirir ki, Yaptığınız seçimler iter, uzaklaştırır, dışlar sizi, Tıpkı beklediğiniz bir otobüsün geldiğinde tıka basa dolu olması gibi.. Binmeye çalışırsınız, gideceğiniz yere gitmek için. Ya çok doludur durmaz. Ya da durur açar kapılarını ama… Siz binemezsiniz… Almanız gereken karar o otobüstür, almak zorunda olduğunuz belki de.. Ama gelmiş, durmuş ve kapılarını açmış.. Oysa sizi almadan devam etmiştir yoluna.. Belediye otobüs duraklarında gelen otobüslerin sonu yok, hatta başka bir çok ALTERNATİFİNİZ var sonuçta.. Oradan koşun gidin metro’ya.. Olmadı mı? Bir taksi çevirir gidersiniz yolunuza,… Peki hayat böyle mi ya?.. Bu kadar mı basit örnekleyebiliriz yakalanan, ya da kaçırılan, yapılan, ya da yapılması gereken HAYAT TERCİHLERİNİ.. Et tırnaktan ayrılmaz derler doğrudur.. Ama siz inanmayın ne işkenceler gördüm ben.. İNSANLARIN TIRNAKLARINI SÖKERLER. Ne olursa olsun, şunu anladım. İnsan verdiği karardan dönmemeli, ödemesi gereken bir bedel varsa ödemeli.. Lakin verdiği kararla gurur duyup, onurla o kararın ardından yürümeli..Hayat o kadar karmaşık ki ve biz insanlar bunu biraz daha karıştırmak için elimizden ne gelirse yapıyoruz…En dolu mutluluklarımızın yanına bir tutam keder, bir parça acı eklemeden günü bitirmeyi hiç bilmiyoruz…Gün ışığı pırıl pırıl alnımıza parlarken, ne yapıp edip, kendimizi en derin, en karanlık mezarlara atıyoruz..Gözüm takılıyor caminin önündeki güvercinlere, her kanat çırpmaları bir amaç için, bir savaş uğruna.. Sokakta dolaşan ve herkesten tekme yemiş köpek….Bir parça ekmeğin derdinde….Denizin altında ağlardan kaçan balık, kendinden küçükleri arıyor sinsice…Uzatmaya gerek yok..Güneş doğar ve batar, mevsimler biz olsak ta, olmasakta hep olacaklar..Diyesim o ki,Boşverin kavgaları dostlar… Bir kuru ekmek, bir baş soğan, iki üç zeytin tanesi ve bolca huzur…Abartmaya gerek yok yani…
H.ÖZKAN
1 Ağustos 2013 Perşembe
KADIN DİLİYLE KADIN
Bütün kadınlar birbirlerini rakip olarak görürler.
Birbirlerini
kıskanmaları için aynı meslekten olmalarıyla da menfaatlerinin çatışması falan
şart değildir.
Ortalıkta
kendilerinden başka kadınların da dolaşıyor olması, kıskanmaları için yeterli
bir sebeptir.
Yolu
kadınların görev yaptığı bir yere, örneğin bir banka şubesine düşen bir kadın,
gördüğü muameleden bunu şıp diye anlayabilir.
Bütün kadınların mutlaka
koşulacak şartları vardır. 'seninle evlenirim ama...', 'dediğini yaparım ama...'
Nedense
bütün aşk şiirleri, en duygulu şarkı sözleri hep erkekler tarafından
yazılmıştır.
Çok duygulu oldukları söylenen kadınların bu sırada ne yaptıkları
merak konusudur.
Bence kadınlar o sırada diğer kadınları incelemekle meşguldürler. 'ne giymiş, ne takmış,
benden güzel mi? Vs Erkekler (eğer ruh hastası değillerse) eşlerini çok
yakın arkadaşlarından, akrabalarından, yani olur olmaz herkesten kıskanmazlar.
Oysa kadınlar, hiç ayrım yapmaksızın, ömür boyunca, istisnasız her
dişiden kıskanırlar kocalarını.
Kendisinden
30 yaş büyük bir kadınla, sırf parası için evlenen pek az erkek vardır. Buna
karşılık etraf, babası, hatta dedesi yaşında, ama
mutlaka zengin erkeklere aşık olan (!) kadınlarla doludur.
Hiçbir kadın çalıştığı yerde üstünün kadın olmasını istemez. Vallahi bunu ben söylemiyorum, anketler öyle diyor.
Erkekler kadınlardan ilgi, şefkat, sevgi dışında pek bir şey
beklemezler.
Kadınlara bunlar asla yetmez, ilave olarak iki bilezik, bir yüzük
gerekir çoğu zaman.
Gelin-kaynana
çekişmesinin fıkralara geçtiği ilkemizde hiç damat-kayınpeder
çekişmesine tanık oldunuz mu?
'Elti
gemisi yürümez' diye bir söz vardır da neden
bacanaklar için söylenmiş benzer bir laf yoktur?
Evli
kadınla ilişkiye giren çok az erkek vardır.
Buna karşılık evli erkekle hiç düşünmeden ilişkiye giren kadın
sayısı benim bildiğim, gördüğüm, duyduğum kadarıyla bir hayli kabarıktır.
Erkekler
bir araya geldiklerinde işten, politikadan, futboldan bahsederler genellikle.
Kadınlar bir araya geldiğinde ise vay o anda orada olmayan diğer
kadınların haline!
Eşlerinden, 'yorgunum', 'Başım ağrıyor' bahanesiyle mümkün olduğunca kaçan kadınlar,
ortaya
ikinci bir kadın çıktığı zaman aniden kocalarını çok sevdiklerini (!) fark ederler.
Kocası tarafından aldatılan kadınlar genellikle boşanmak yerine,
bir çocuk daha yapmayı tercih ederler.
Tersi
durumda ise erkekler kadınlar kadar akıllı olmadıkları için bunu gurur meselesi
yapar ve kadını hemen boşamaya kalkarlar.
Kadınlar evde akşama
kadar istedikleri gibi yaşarlar. Ne karışanları ne de görüşenleri vardır.
Erkeklerin akşamdan akşama geldikleri evlerinde pek de özgür
oldukları söylenemez.
Kendilerine durmadan oraya oturmaması, sigarasının külüne dikkat
etmesi, ayakkabısını çıkarması hatırlatılır.
Kadınlar akşama kadar kocalarının bilgisi dışında istedikleri
arkadaşlarını misafir ederler.
Oysa hiçbir erkek karısından izin almadan eve bir erkek
arkadaşını getiremez.
Hatta
izin alarak bile. Kadınlar her istediklerinde eşlerinden izin almadan
annelerini ziyaret edebilirler.
Erkekler ne haberli, ne habersiz, yanlarında eşleri olmadan asla
annelerine uğrayamazlar.
Kadınlar bütün ilişkilerinde hesap kitap içindedirler.
Asla şeffaf
değildirler. Hoşlanırlar, hoşlanmaz gibi davranırlar, isterler, istemez gibi
yaparlar.
Eşleriyle sorunlarını çözmede bedenlerini silah olarak
kullananlar bile vardır. Vücutlarını göstermeye bayılırlar.
Açık, dar, şeffaf, kısa giyerler. Sonra da 'neden bakıyorsunuz?
diye sinirlenirler.
Aslında amaçları baktırmaktır, ama bunu asla kabul etmezler.
Özgürlükten, rahatlıktan, medeniyetten falan söz ederler.
Nereden biliyorsun, derseniz ben de kadınım oradan biliyorum.
NOT: istisnalar
kaideyi bozmaz. (Bence de bunu okuyan bütün kadınlar kendini istisna olarak
kabul edecektir.)
Pakize SUDA
HERKES BAŞKA BİRİNİN ŞEYTANIDIR!
ELİNİZİ
HİÇ KAĞIT KESTİ Mİ?
Bıçaktan
ve tüm kesici aletlerden daha fazla acıttığını biliyor musunuz?
Günler
süren bir sızı yaratır. Kabuk bağlamaz, geçmez, yani öldürmez ama süründürür
Pek çok kişinin
hayatından, iz bırakan biri gelip geçmiştir. Duvara
çarpmış gibi sersemletir.
Uzun süre
kendine gelemezsin.
Üstünden kaç aşk
gelip geçer, o bir türlü geçmez.
Sırası
gelince herkes o vurgunu yer.
Kaçmak
neredeyse imkansızdır!
“Hayatta
bir kere mi aşık olunur?”
Bu tartışma yıllardır sürer gider.
Kimine
göre insan gerçek aşkla bir kere tanışır;
kimine
göre aşk insanın karşısına pek çok defa çıkabilir.
O kısım
bence aşka nasıl baktığınıza göre değişir ancak şu bir gerçek ki,
insan bir
kere kalbin bekaretini bozacak darbeyi yer.
Genellikle
20-40 yaşları arasında bir yerde,
ömrünüzün sonuna
kadar adını unutmayacağınız ve yüreğinizde kağıt kesiğine benzer bir acı
bırakan şahısla karşılaşırsınız.
Suçiçeği
veya kızamık geçirmek gibidir.
Tek fark,
sizi aşı da kurtaramaz!
Öteki
tarafta cehennem vardır ya da yoktur, orası inancınıza kalmış …
ama dünyada
cehennemi yaşadığınız süreç, o şeytanla karşılaştığınız zamandır.
Hepimizin
hayatında birinin parmak izi kalır.
Aradan
kaç yıl geçerse geçsin, onun bıraktığı izler kolay kolay silinmez.
Şahit olduğum,
dinlediğim ve yaşadığım pek çok hayat hikayesinde, bu durum dikkatimi
çekmiştir.
Yaşadığımız
hayat, uzun bir yolculuktur. Arabayla uçsuz bucaksız bir yolda ilerlediğinizi
hayal edin.
Yolun bir yerinde
karşınıza bir tabela çıkar.
Üstünde “ GERÇEK DÜNYAYA HOŞ GELDİNİZ!” yazıyordur.
Elbette o yazıyı
görmezsiniz, siz o sırada tabelayı elinde tutan kişiye
bakıyorsunuzdur!
Verdiğiniz
bu moladan sonra, elinizde sarsılmış inançlarınız duruyordur.
O güne
kadar bildiğiniz her şeyin yanlış olduğunu görürsünüz. Ve kalbin bekareti
bozulmuştur!
Aşk, sevgi
ve insanlar üzerine inandığınız bütün değerler, yerle bir olmuştur.
Sizin
şeytan üstüne düşeni yapmış ve yüreğinizde iyileşmesi zor olan o yarayı açmıştır.
Ardından
dökülen gözyaşları, beddualar, içilen yüzlerce sigara ve kadehler dolusu alkol; hiçbiri kısa zamanda toparlanmanızı sağlamaz.
Aradan
yıllar geçer, siz yeniden seversiniz, belki evlenirsiniz, hayat devam eder. O kişiyi affedersiniz. Aklınızın
ucundan bile geçmez üstelik!
AMA O KAĞIT
KESİĞİ YOK MU? Hiç ummadığınız yerlerde ortaya çıkar.
Bir filmin içinde bir
sahnede, bir romanın ortasında, bir dostun başından geçen olayda, birden
kendini hatırlatır.
Yüreğinizdeki
sızıyı hissedersiniz.
Bu acıyı
yaşamayan yürekler kolay kolay büyümez.
Hayat
karnesinin önemli derslerinden biri olan
Şeytan ile
karşılaşma, diploma alabilmenizin gerekliliğidir.
Ancak
şunu unutmayın!
Farkında
olun ya da olmayın,
siz de
başka birinin hayat yolculuğunda
elinizde
bu tabelayı mutlaka tutarsınız:
“GERÇEK DÜNYAYA HOŞ GELDİNİZ!”
--
Herkes
Gülüşümü Görüyor
Kimse savaşımı görmüyor.
Herkes
sesimi duyuyor
Düşündügümü kimse bilmiyor.
Herkes
yazdiklarimi okuyor
Gözyaşlarimi kimse görmüyor.
Herkes
beni tanidigini saniyor
Ama kimse benim kim oldugumu bilmiyor.....
\\*GÜLÜMSE*//
H.OZKAN
31 Temmuz 2013 Çarşamba
OKUNASI BİR ÖYKÜ
YAŞAMA GÜVEN İÇİNDE
SARILMAK
21 Temmuz 2013 Pazar
ELMA (KADIN) VE ŞARAP(ERKEK)
KADINLAR AĞAÇTAKİ ELMA GİBİDİR.
EN İYİLERİ EN ÜST DALLARDA BULUNUR.
ERKEKLERİN COĞU DÜŞÜP İNCİNMEKTEN KORKTUKLARI İÇİN ÜST DALLARA UZANMAK
İSTEMEZLER.
ONUN YERİNE YERE DÜŞMÜŞ
ÇÜRÜKLERİ TOPLARLAR ÇÜNKÜ ONLARI ELDE ETMEK DAHA
KOLAYDIR.
KOLAYDIR.
YUKARIDAKİ
ELMALAR İSE KENDİLERİNDE ARARLAR SUÇU VE SORARLAR KENDİLERİNE
'NEREDE HATA YAPIYORUM' DİYE.
ASLINDA GERÇEKTEN HATASIZ VE MUHTEŞEMLERDİR.
'NEREDE HATA YAPIYORUM' DİYE.
ASLINDA GERÇEKTEN HATASIZ VE MUHTEŞEMLERDİR.
SADECE
DOĞRU ERKEĞİN ORTAYA ÇIKIP CESARETİNİ VE YÜREĞİNİ TOPARLAYIP O ÜST
DALLARA ULAŞMASIDIR BÜTÜN OLAY.BU
DALLARA ULAŞMASIDIR BÜTÜN OLAY.BU
LÜTFEN BU
GERCEĞİ İYİ ELMA OLAN BÜTÜN KADINLARLA PAYLAŞIN. (DALINDAN TOPLANMIŞ OLSALAR
BİLE)
ERKEKLER İSE ...
İYİ BİRER ŞARAP GİBİDİR.
KORUK OLARAK BAŞLARLAR,
MAYHOŞ VE TATSIZ...
KADINLAR TARAFINDAN
CANLARI ÇIKANA KADAR ÇİĞNENDİKTEN SONRA ANCAK BİR
YEMEĞİN YANINDA GİDECEK KADAR TATLANIRLAR...
H.OZKAN
AŞIRI ŞÜPHECİLİĞİN KİŞİYE ZARARLARI TEDAVİSİ
Giderek
artış gösteren
AŞIRI
ŞÜPHECİLİK…
- ilişki
sorunlarına neden olup
- kişiyi
yalnızlaştırıyor.
- Kişiyi nefes alamaz hale getiren…
- Kişiyi nefes alamaz hale getiren…
- sosyal yaşamı dağıtan
Sözler ,Özlü Sözler , Anlamlı Sözler,Yazıları
Şüphecilik
AFFETMEK KENDİMİZE İYİLİKTİR
Bir gün bir grup insan nasıl daha iyi yaşayabilecekleri, mutlu olabilecekleri konusunda akıl almak için bir bilgeye
giderler
bilge bu konuda onlara yardım etmeyi
kabul eder ama bir şartı vardır;
bundan sonra ne
dersem yapacağınıza söz vermeniz gerekecek der ve ekler :
yarın hepiniz bir çuval ve beşer kilo
patates getireceksiniz !
kimse bu işten bir şey
anlamamıştır.
yine de ertesi gün
çuval ve patateslerle bilgenin önüne çıkarlar. bilge kendisine meraklı gözlerle
bakan topluluğa :
ŞİMDİ BUGÜNE DEK AFFETMEYİ RET ETTİĞİNİZ,
KIZGIN, KIRGIN OLDUĞUNUZ HER KİŞİ VE OLAY İÇİN BİR PATATES ALIN,
O OLAYI, YADA KİŞİNİN
ADINI BİR PATATESE YAZIP ÇUVALA KOYUN
DER.
BAZILARI ÇUVALA ÜÇER BEŞER PATATES
KOYARKEN BAZILARININ ÇUVALI NEREDEYSE DOLMUŞTUR.
BİLGE KENDİSİNE PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK
DERCESİNE BAKAN İNSANLARA İKİNCİ AÇIKLAMAYI YAPAR.
BİR HAFTA BOYUNCA NEREYE GİDERSENİZ GİDİN, BU ÇUVALLARI
YANINIZDA TAŞIYACAKSINIZ, YATTIĞINIZ YATAKTA, BİNDİĞİNİZ OTOBÜSTE, HER YERDE
HEP YANINIZDA OLACAKLAR.
ARADAN BİR HAFTA GEÇER, BİLGE GELİR GELMEZ,
İNSANLAR ŞİKAYETE BAŞLAR :
BU KADAR AĞIR ÇUVALLARI HER YERE TAŞIMAK
ÇOK ZOR. PATATESLER KOKMAYA BAŞLADI. VALLAHİ İNSANLAR TUHAF GÖZLE BAKIYORLAR
BİZE ARTIK. HEM SIKILDIK HEM YORULDUK,
BİLGE GÜLÜMSER VE ŞU DERSİ VERİR, GÖRÜYORSUNUZ.,
AFFETMEYEREK, NEGATİF DUYGULARI İÇİMİZDE TUTARAK ASIL KENDİMİZİ
CEZALANDIRIYORUZ.
KENDİMİZİ RUHUMUZDA AĞIR YÜKLER TAŞIMAYA MAHKUM EDİYORUZ.
BAĞIŞLAMAYI ,KIZGINLIKLARIMIZDAN VE ÖFKEMİZDEN VAZGEÇMEYİ
KARŞIMIZDAKİNE BİR İHSAN OLARAK DÜŞÜNÜYORUZ,
OYSA;
AFFETMEK EN BAŞTA KENDİMİZE YAPTIĞIMIZ BİR İYİLİKTİR !
H.OZKAN
BARDAGI BU GÜN YERE BIRAKIN
Profesör
elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı
Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu :
'Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?'
'50gm!' .... '100gm!' .....'125gm' ..diye öğrenceiler yanıtladı.
'Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem,' dedi profesör, 'ama, benim sorum şu ki :
Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu :
'Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?'
'50gm!' .... '100gm!' .....'125gm' ..diye öğrenceiler yanıtladı.
'Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem,' dedi profesör, 'ama, benim sorum şu ki :
Bu bardağı böyle
birkaç dkikalığına tutsaydım ne olurdu?'
'Hiçbirşey';..diye yanıtladı öğrenciler
Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?' diye sordu profesör
bu kez; Kolunuz ağrımaya başlardı efendim' diye öğrencilerden biri yanıtladı
bu kez; Kolunuz ağrımaya başlardı efendim' diye öğrencilerden biri yanıtladı
'Haklısın, peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu?' 'Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı & batar
vs gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye
gitmek zorunda kalırdınız!' ;
.. tüm
öğrenciler çeşitli yorumlar yaptı ve gülüştüler
'Çok iyi. Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme
olur muydu?' Diye sordu profesör.
'Hayır';. Diye yanıtladı herkes 'Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?'
Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar.
'Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu duruma?'diye tekrar profesör sorar 'Bardağı bırakın düşsün!' diye öğrencilerden biri yanıt verir 'Kesinlikle!' der profesör.
'Hayır';. Diye yanıtladı herkes 'Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?'
Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar.
'Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu duruma?'diye tekrar profesör sorar 'Bardağı bırakın düşsün!' diye öğrencilerden biri yanıt verir 'Kesinlikle!' der profesör.
Hayatın problemleri de böyle birşeydir.
Onları kafanda birkaç dakika tutarsın & Bir sorun yokmuş gibi görünür.
Onları kafanda birkaç dakika tutarsın & Bir sorun yokmuş gibi görünür.
Uzun bir süre düşünürsün & Başınız ağrımaya başlar Daha uzun
düşünün & Artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olur.
Hayatınızdaki
mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir,
Fakat DAHA ÖNEMLİSİ
onları her günün sonunda, uyumadan önce yere
bırakmaktır (bardak gibi).
Bu şekilde strese girmez, ve her gün taze bir beyin ile uyanır
ve her konuyla ve yolunuza çıkan her
mücadele ile başa çıkabilecek güçte
olursunuz!
'
BARDAĞI YERE BIRAKIN BUGÜN!'
H.OZKAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)